Türkiye Ekonomisi Bakımından Enflasyon Olmadan Büyüme ve Dış Ticaret Açığının Kapatılması Üzerine Bir İrdeleme
I. GİRİŞ
2007 yılında vergi dergisinde yayımlanan bir makalemde de bu hususu kaleme almış ve değerlendirme olanağı bulmuştum.
Küresel bir yapı arz eden birbirine girift dünya ekonomisinde ülkeler ticari bakımdan bir pazar yeri olarak ortaya çıkmaktadır. Pazarlanan ve pazarlayan olarak ortaya çıkan ülke ekonomilerinin güçlü olması, devletlerin uluslararası ticaretteki rolü ve etkinliğini de aynı doğrultuda artırmaktadır.
Bu kapsamda ekonomi politikalarının uygulama kriter ve sonuçları açısından “Ekonomik Büyüme” ve “Dış Ticaret Açığı” önemli göstergelerden biri olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda birer risk unsuru yahut pozitif unsur olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye ekonomisinin büyüme ivmesinde olmasına ve ihracat rakamlarının 226 milyar dolara ulaşmasına rağmen dış ticaret açığı vermesi yapısal bir problemi ifade etmektedir.
Türkiye ekonomisi bakımından dış ticaret açığı olagelen yapısal sorunlardan biridir. Günümüz Türkiye ekonomisinde bu sorun, cari açık ile beraber aynı zamanda en kırılgan noktayı teşkil etmektedir.
Bu sebeple ihracata oranla ithalatın daha yüksek oranda artmasıyla ortaya çıkan dış ticaret açığı analizinin doğru yapılması ve sorunun giderilmesi yapısal bazı reformları gerektirmektedir.
Bu yazıda enflasyon artışına sebebiyet vermeden sürdürülebilir ekonomik büyüme ve dış ticaret açığının kapatılmasına ilişkin yöntem ve politikalar irdelenecek ve çözüm yolları tartışılacaktır.
II. TANIM
En kısa ve öz tanımıyla bir ülkenin toplam ithalatının toplam ihracatından fazla olmasına dış ticaret açığı denilmektedir. Diğer bir ifade ile bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin yurtdışına satılan kısmının, yurtdışından alınan mal ve hizmet miktarından az olması durumu dış ticaret açığı olarak ifade edilir.
Toplam planlanan harcama bakımından dış ticaret açığı; net ihracatın (X-M) negatif olması anlamına gelmektedir. XN=X-M<0
III. DIŞ TİCARET AÇIĞININ SEBEPLERİ ve ÇÖZÜM YOLLARI
Toplam planlanan harcamanın bir unsuru olan net ihracat, reel gayri safi yurt içi hasılanın ters orantılı bir fonksiyonudur. Bu, reel gayri safi yurt içi hâsıla artıkça net ihracatın azalması anlamına gelir. Dolayısıyla reel gayri safi yurt içi hasılanın artması, ithalatın artmasına sebep olur.[1]
Bu husus, takip eden bölümlerde mikro düzeyde daha ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
Bir ülkenin sınırları içinde bir yılda üretilen nihai malların “temel bir yılın“ piyasa fiyatları üzerinden değerine reel gayri safi yurtiçi hasıla (real gross domestic product, reel GDP) denir.[2] Reel GDP bu tanım ile nominal (cari) GDP’deki fiktif değer artışlarından arındırılmış olmaktadır. (Bundan sonraki açıklamalarda reel GDP, net GSYİH olarak ifade edilecektir.)
III.1.Kapalı Ekonomide Talep-Gelir-Tüketim İlişkisi
İthalatın oluşumunun daha iyi anlaşılabilmesi için konunun mikro düzeyde ele alınması gerekir:
Yukarıda da belirtildiği üzere dış ticaret açığı, ithalatın ihracata nispeten daha fazla gerçekleşmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. İthalat ise bir ülkede bulunan ve/veya üretilen mallardan başka ülke/ülkelerin mallarına olan talebi ifade eder.
Modern iktisat teorisinin oluşumunda önemli konuma sahip olan J. M. Keynes’e göre kişisel tüketim; ortalama tüketim eğilimi ve harcanabilir gelir (disposable personel income) olmak üzere iki ana unsura bağlıdır. Keynes’e göre harcanabilir kişisel gelirin artması halinde tüketim de artar. Bireyler tarafından elde edilen harcanabilir gelirin ne kadarının harcanacağı ise ortalama tüketim eğilimine (=C/Y=tüketim/harcanabilir gelir) bağlıdır.
Kişisel gelir, hane halklarının dolayısıyla kişilerin belli bir dönemde elde ettikleri parasal değerdir. Kişisel gelirden[3] kişisel vergiler çıkarıldığında harcanabilir gelir elde edilir.
Keynes’e göre bireyler elde ettikleri harcanabilir gelirlerini; tüketmek, tasarruf etmek ve borç ile borç faizlerini ödemek için kullanırlar. Gelirin önemli bir harcama unsurunu teşkil eden tüketimin temel esasını ise “talep” oluşturur.
Talep denildiğinde “belirli bir malın piyasasında belli bir zamanda diğer faktörler değişmemek şartıyla çeşitli fiyatlardan tüketicilerin söz konusu maldan satın almak istedikleri miktarlar” kastedilir.[4] Belli bir dönemde çeşitli fiyatlarda satın alınmak istenen mal miktarları talep şedülünü oluşturur. Aşağıdaki şekilde fiyat dikey doğru, talep yatay doğru üzerinde gösterilmiştir.
Buna göre talep fiyat ile ters orantılıdır. Yani bireysel talep daha önce tüketilen mallardan hangisinin fiyatı düşerse o mal talep edilir ve tüketilir. Örneğin çay ve kahvenin birlikte tüketildiğini düşünelim. Çay fiyatının düşmesi halinde daha fazla çay daha az kahve tüketilmeye başlanacaktır. Buna “talep kanunu” denilmektedir.
Her hangi bir maldan talep edilen miktar o malın fiyatına, o malın tamamlayıcısı olan malların fiyatına, o malın rakibi durumunda bulunan malların fiyatlarına, tüketicinin gelirine ve tercihlerine bağlıdır. Buna aynı zamanda “tüketim fonksiyonu” denir.
Diğer taraftan mal kalitesinin artması tüketici tercihinin kalitesi artan malın lehine değişmesinde önemli rol oynar.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, her ülke bütün malları yurt içinde üretemeyebilmektedir. Bu durumda ihtiyaç duyulan malın yurt dışından temin edilmesi yoluna gidilmektedir ki, bu ithalatın artması neticesini doğurur. Bu durum açık ekonomi modeli ile ilgili bulunduğundan takip eden alt başlıkta daha ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
III.2.Açık Ekonomide Talep-Gelir-Tüketim-İthalat İlişkisi
Açık bir ekonomide[5] toplam harcama (tüketim, TH), tüketim (C), planlanan yatırım (Ip), hükümet alımları (G) ve net ihracatın (XN, XN=X-M) toplamına eşittir.[6]
TH= C + Ip + G + XN
“C+Ip+G” toplamı aynı zamanda toplam planlanan yurt içi harcamaları (A) ifade etmektedir. Bu durumda toplam planlanan harcama (TH), “yurtiçi harcamalar ile net ihracatın toplamına eşittir” şeklinde ifade edilebilir.
TH= A + XN
İthalatı etkileyen en önemli unsur gelirdir: Önceki bölümlerde de açıklandığı üzere net ihracat, ihracat ile ithalat arasındaki farka eşittir. (XN=X-M) Ülke gelirinin yurt dışına gitmesi anlamına gelen ithalat, net GSYİH’nın doğrusal bir fonksiyonudur. Net GSYİH’nın artması (azalması) halinde ithalat da artar (azalır).
M= M (NGSYİH) = M(Y)
İthalatı etkileyen bir başka unsur da reel döviz kuru(R)’dur. R=eP*/P. Reel döviz kuru, ülkenin uluslararası rekabet gücünü ölçer. Yurtiçi ve Yurtdışı fiyatlar veri iken nominal döviz kuru ve buna bağlı olarak reel döviz kuru yükseldiğinde yurtdışında üretilen mallar (ithal malları) yurtiçinde üretilen mallara kıyasla pahalılaşır (yurtiçinde üretilen mallar yurtdışında üretilen mallara kıyasla ucuzlar). Bu ise ithalatın azalmasına yol açar.[7]
Bu durumda ithalat reel döviz kurunun azalan fonksiyonu olarak tanımlanabilir. Reel döviz kuru yükseldiğinde ithalat azalır; düştüğünde ise ithalat artar.
Marjinal ithalat eğilimi (m), ithalatı etkileyen bir diğer unsurdur. Marjinal ithalat eğilimi, net GSYİH’daki bir liralık bir artışın ithalatta kaç liralık bir artışa sebep olduğunu ifade eder.
m=İthalattaki Değişim (∆M)/Net GSYİH’daki Değişim (∆Y)
Marjinal ithalat eğilimi ne kadar yüksek olursa gelirdeki bir artış o kadar ithalatta fazla artışa sebep olur. Marjinal ithalat eğilimi, ülke vatandaşlarının yurtdışı mallarını tercih edip etmemelerine bağlı olarak değişir.
Ülke vatandaşlarının tercihi yukarıda ve önceki bölümde açıklanan etkenlerin yanı sıra
- Ulusal malların yurtdışı mallarına oranla kaliteli olup olmamasına ve
- Yurtiçinde üretilip üretilmemesine
bağlı olarak da değişiklik arz eder.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre ithalat fonksiyonu şu şekilde ifade edilebilir:
M = Mo + mY – mR
mY, ithalatın net GSYİH’ya bağlı olarak değişen miktarını gösterir ki, buna aynı zamanda “uyarılmış ithalat” denir. Mo, bağımsız (otonom) ithalatı sembolize etmektedir.
Bu bölümde ve önceki bölümde yapılan açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda bütünsel açıdan; ithalatı etkileyen unsurlar, fonksiyonel olarak aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:
M = Net GSYİH, kişisel harcanabilir gelir (DPİ), ortalama tüketim eğilimi, ithal (yurtdışı) mallarının fiyatı, ithal malı tamamlayıcısı olan malların fiyatı, ithal mallarının rakibi konumunda olan yurtiçi (ulusal) malların fiyatı, ulusal ve ithal malların kalitesi, ithal mallarının ulusal üretiminin olup olmaması, marjinal ithalat eğilimi, reel döviz kuru.
Buna göre ithalat; net GSYİH, kişisel harcanabilir gelir (DPİ), ortalama tüketim eğilimi, ithal malların kalitesi, ithal mallarının ulusal üretiminin olmaması, marjinal ithalat eğilimi ve ithal mallarının rakibi konumunda olan yurtiçi (ulusal) malların fiyatı ile doğru orantılı; ithal (yurtdışı) mallarının fiyatı, ithal malı tamamlayıcısı olan malların fiyatı, ulusal malların kalitesi ve reel döviz kuru ile ters orantılıdır.
IV. TÜRKİYE İTHALATININ YAPISI ve DIŞ TİCARET AÇIĞININ KAPATILMASINDA ÇÖZÜM YOLLARI
Türkiye’nin yıllar itibariyle gerçekleştirmiş olduğu ihracat ve ithalat verileri aşağıdaki gibidir.[8]
Değer (Value): 1.000 USD
Yıl (Year) |
İhracat
(Exports) |
İthalat
(Imports) |
Dış Ticaret Dengesi
(Balance) |
Dış Ticaret Hacmi
(Volume of trade) |
Karşılama
Oranı Proportion of imports covered by exports (%) |
||||
Değer (Value) |
Değişim
Change (%) |
Değer (Value) |
Değişim
Change (%) |
Değer (Value) |
Değişim
Change (%) |
Değer (Value) |
Değişim
(Change) (%) |
||
2002 | 36.059.089 | 15,1 | 51.553.797 | 24,5 | – 15.494.708 | 53,9 | 87.612.886 | 20,5 | 69,9 |
2010 | 113.883.219 | 315,6 | 185.544.332 | 31,7 | – 71.661.113 | 462,5 | 299.427.551 | 341,7 | 61,4 |
2015 | 143.838.871 | 126,3 | 207.234.359 | 111,7 | – 63.395.487 | -13,0 | 351.073.230 | 17,3 | 69,4 |
2021 | 213.676.000 | 48,6 | 260.679.000 | 25,8 | – 47.003.000 | -34,9 | 474.355.000 | 35,1 | 82,0 |
Not: Değişim oranları önceki 5 yıla göre hesaplanmıştır |
Görüleceği üzere dış ticaret hacmi ile ihracatın ithalatı karşılama oranında olumlu gelişmeler husule gelmiş olsa da yapısal sorun devam etmektedir.
Türkiye ekonomisi son yıllarda sürekli büyüme trendi göstermiştir. GSYİH’nın, yıllar itibariyle verileri, ihracat ve ithalattaki değişim oranları ile beraber aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.[9] İthalatın, net GSYİH’nın doğru orantılı bir fonksiyonu olduğu dikkate alınırsa ithalatın ve dış ticaret açığının artmış olması olağan bir durum olarak kabul edilmesi gerekir.
Yıl (Year) |
İhracattaki Değişim (Change of exportation) (%) |
İthalattaki Değişim
(Change of importation) (%) |
Büyümedeki Değişim (Change of Growth) (%) |
2002 |
15,1 | 24,5 | 7,9 |
2010 |
11,5 |
31,7 |
8,9 |
2015 |
-8,7 |
-14,4 |
11,7 |
2021 | 32,8 | 23,6 |
11,0 |
İthalattaki değişim, GSYİH’daki artış oranından daha yüksek olarak gerçekleştiği yıllar olduğu gibi tersi durumlar da söz konusu olmuştur. Bu durum, marjinal ithalat eğiliminin yüksek oluşu ile ilgili bir husus olduğu gibi reel döviz kurunun da olması gereken kurdan daha düşük/yüksek olması da önemli bir etken olmuştur.
Önceki bölümden hatırlanacağı üzere ithalat fonksiyonu;
M = Net GSYİH, kişisel harcanabilir gelir (DPİ), ortalama tüketim eğilimi, ithal (yurtdışı) mallarının fiyatı, ithal malı tamamlayıcısı olan malların fiyatı, ithal mallarının rakibi konumunda olan yurtiçi (ulusal) malların fiyatı, ulusal ve ithal malların kalitesi, ithal mallarının ulusal üretiminin olup olmaması, marjinal ithalat eğilimi, reel döviz kuru.
şeklinde ifade edilmişti.
Ancak bu fonksiyona göre ithalat;
- Net GSYİH, kişisel harcanabilir gelir (DPİ), ortalama tüketim eğilimi, ithal malların kalitesi, ithal mallarının ulusal üretiminin olmaması, marjinal ithalat eğilimi unsurları ve ithal mallarının rakibi konumunda olan yurtiçi (ulusal) malların fiyatı ile doğru orantılı;
- İthal (yurtdışı) mallarının fiyatı, ithal malı tamamlayıcısı olan malların fiyatı, ulusal malların kalitesi ve reel döviz kuru ile ters orantılı
bir yapı arz eder.
Yazımızın konusunu teşkil eden enflasyona sebep olmadan “ ekonomik büyüme” ve “dış ticaret açığını kapatmaya” ilişkin çözüm yollarını ithalat fonksiyonu çerçevesinde irdelemek gerekir.
Dış ticaret açığını kapatmanın diğer bir ifade ile net ihracatı pozitife değişimini sağlamanın üç yolu bulunmaktadır:
- Sadece ihracatı artırmak,
- Sadece ithalatı azaltmak veya sabit kılmak,
- Hem ihracatı artırmak; hem ithalatı azaltmak veya sabit kılmak.
IV.1. Ekonomik Büyüme ve Dış Ticaret Açığını Kapatmak İçin Çözüm Yolları
IV.1.a. GSYİH: Farklı Bir İmalat Modeli ve Seçici Sektörel Yatırım Desteği
Net GSYİH: İthalat fonksiyonunda net GSYİH ithalat ile doğru orantılı bir yapı arzeder. Yani net GSYİH’nın artması halinde ithalat da aynı yönde artar. Söz konusu yöndeşlik Türkiye ekonomisinde de görülmektedir.
Bu sebeple ithalatı düşürmek dolayısıyla dış ticaret açığını kapatmak için net GSYİH’nın düşürülmesi gerekir. Bu ise daha düşük kişisel harcanabilir gelir (disposable personel income), daha az istihdam, yatırımların azalması ve daha az kişisel ve toplumsal refah anlamına gelir. Bu Türkiye’nin ekonomik güç kaybına, siyasal, toplumsal ve ekonomik istikrarsızlık ve sorunlar yaşanmasına sebep olur.
Bu durumda dış ticaret açığının kapatılmasında net GSYİH ile kişisel harcanabilir gelirin düşürülmesi yönteminin uygulanmaması ülke açısından daha yararlı olacağı net ve açıktır.
Net GSYİH’yı artırmakla beraber ekonomi modelini değiştirmek gerekmektedir. Bu bağlamda üretim modelini emek yoğun yapıdan teknolojik yoğun üretim yapısına devşirmek gerekir.
Diğer taraftan yatırımları destek programını;
- Sektörel bazda daha seçici kılmak,
- Teknolojik Yatırımları desteklemek ve
- İthal ikame üretimleri destekleyici yatırımları desteklemek
Gerekir.
Bu veya buna benzer yatırım destek programının neticesinde milli gelir, ekonomik büyüme ve ihracat artacağı gibi ithalat da azalacaktır.
IV.1.b. Ortalama Tüketim Eğiliminden Olaya Bakış
Ortalama tüketim eğilimi-marjinal ithalat eğilimi: Keynes’e göre ortalama tasarruf eğiliminin yüksek oluşu ulusal fakirliği dolayısıyla milli hasılanın düşmesi sonucunu verir:
Ortalama tasarruf eğilimin yüksek olması bireylerin daha fazla tasarruf yapması diğer bir ifade ile bireylerin daha düşük tüketim yapması anlamına gelir. Bu durum üretilen malların satılamaması nedeniyle üretimin, yatırımların ve istihdamın düşmesine dolayısıyla ulusal yoksulluğa sebep olur. GSMH’nın düşmesi bireylerin ortalama gelirlerini düşüreceğinden; bireylerin de yoksullaşması sonucunu verir. Bu durumda bireysel ortalama tüketim eğiliminin yüksek olması ülke ekonomisi bakımından daha tercih edilir bir durum teşkil etmektedir.
Ancak ortalama tüketim eğilimi; esas olarak ortalama yurtiçi mallarına münhasır tüketim eğilimi ile ortalama yurtdışı mallarına ait ortalama tüketim eğilimlerinin toplamından oluşur.
Buna göre ortalama tüketim eğiliminin yüksekliği ekonomi bakımından daha tercih edilebilir bir durum olmakla beraber yurtdışı mallarına ait ortalama tüketim eğiliminin düşük tutulması ulusal ekonomi açısından yani ithalatın düşürülebilmesi bakımından daha olumlu bir gelişme olacaktır. Aynı paralelde marjinal ithalat eğiliminin düşük olması da ithalatın daha azalması anlamına geldiğinden marjinal ithalat eğiliminin düşük tutulması tercih edilmelidir.
IV.1.c. Yurtiçi Malları Fiyatı, Reel Döviz Kuru
Yukarıda açıklandığı üzere ithalat; ithal mallarının rakibi konumunda olan yurtiçi (ulusal) malların fiyatı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle yurtiçi malların fiyatının enflasyonun yüksek olması ithalatın artmasına sebep olur. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi bakımından ithalatın düşürülebilmesi için enflasyon oranın olması gereken oran olan % 4-5 seviyelerine çekilmesi ithalatın düşürülmesi bakımından özem arz etmektedir.
IV.1.d. Yurtdışı Malların Fiyatı, Reel Döviz Kuru
İthalat; ithal (yurtdışı) mallarının fiyatı, ithal malı tamamlayıcısı olan malların fiyatı, ulusal malların kalitesi ve reel döviz kuru ile ters orantılı bir yapı arzeder.
İthal mallarının fiyatı reel döviz kuru ile ilgili bir durumdur. Buna göre reel döviz kurunun düşük olması ithalat miktarının artmasını tetikleyen bir husustur.
Şuanda Türkiye’deki reel döviz kurunun olması gereken kurdan daha yüksek bir durum arz etmektedir.
Ancak yatırım ve ara malı üreticisi olmayan ve bu sebeple yatırım ve ara malı ithalatçısı olan Türkiye’de reel döviz kurunun artması; enflasyon oranının da yükselmesi demektir. Bu nedenle “Türkiye ekonomisinin yapısı sebebiyle” reel döviz kurunun düşük olması daha tercih edilebilir bir durum teşkil etmektedir.
IV.1.e. İthal Mallarının Ulusal Üretiminin Olup Olmaması ve Ulusal Malların Kalitesi
Yukarıda açıklandığı üzere ithalat, ithal mallarının ulusal üretiminin olmaması ile doğru orantılı; ulusal malların kalitesi ile ters orantılıdır.
Yani ithal edilen malların ulusal üretiminin olmaması ithalatı artırırken; üretimin olması ise ithalatı azaltır.
Ancak ulusal üretim olmakla beraber üretilen ulusal malların kalitesi de ithalatı etkilemektedir. Buna göre üretilen malların kaliteli olması ithalatın düşmesini beraberinde getirecektir.
IV.1.f. Seçici Üretim Politikaları
Yukarıda açıklanan çözüm yolları, ithalatın azaltılması bakımından maliye ve para politikalarıyla ilintili olup mikro düzeyde kalmakta sorunun geçici çözümlerini teşkil etmektedir.
Bu sebeple olagelen bir yapısal sorun olan dış ticaret açığının kapatılabilmesi bakımından makro düzeyde seçici ekonomi politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması gerekir.
Uygulanabilecek ekonomi politikasının iyi tespit edilebilmesi ve daha iyi anlaşılabilmesi için Türkiye’nin 2000 yılından itibaren gerçekleşen ithalat yapısı aşağıda tablo halinde gösterilmiştir.[10]
Değer (Value): 1.000 USD
Yıl (Year) |
2000 |
2005 | 2015 | 2020 |
2021 |
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI |
11.365.338 |
20.363.222 | 35.684.221 | 31.817.025 |
35.946.381 |
Yatırım (sermaye) malları (Taşımacılık araçları hariç ) |
9.263.851 |
17.120.131 | 29.289.799 | 26.984.428 |
31.375.960 |
Sanayi ile ilgili taşımacılık araç ve gereçleri |
2.101.487 |
3.243.090 | 6.394.422 | 4.832.597 |
319.596 |
HAMMADDE (ARA MALLAR) |
36.009.555 |
81.868.284 | 146.811.494 | 163.014.731 |
210.149.361 |
Sanayi için işlem görmemiş hammaddeler |
2.783.949 |
6.026.723 | 9.633.344 | 12.618.720 |
20.820.131 |
Sanayi için işlem görmüş hammaddeler |
16.099.477 |
39.548.542 | 68.957.657 | 88.488.283 |
99.496.338 |
İşlem görmemiş yakıt ve yağlar |
4.835.057 |
14.698.778 | 2.947.1554 | 2.737.185 |
4.093.953 |
Yatırım mallarının aksam ve parçaları |
3.943.608 |
6.747.008 | 12.400.361 | 11.835.191 |
14.819.447 |
Taşımacılık araçlarının aksam ve parçaları |
3.159.702 |
7.427.477 | 12.605.222 | 13.669.267 |
15.399.010 |
Esası yiyecek ve içecek olan işlenmemiş hammadeler |
518.711 |
866.393 | 3.588.599 | 5.729.894 |
6.596.197 |
Esası yiyecek ve içecek olan işlenmiş hammaddeler |
333 215 |
762.244 | 2.286.375 | 2.298.526 |
3.263.596 |
İşlem görmüş diğer yakıt ve yağlar |
4 335 837 |
5.791.117 | 10.968.082 | 7.510.496 |
12.407.046 |
TÜKETİM MALLARI |
6.928.481 |
13.975.300 | 30.700.322 | 24.117.886 |
24.939.172 |
DİĞERLERİ |
199.447 |
567.345 | 423.174 | 567.165 |
387.844 |
Toplam (Total) |
54.502.821 |
116.774.151 | 213.619.211 | 219.516.807 |
271.422.758 |
Yatırım Malı ve Hammadde Alımının Top.İthalat İçindeki Payı |
0,87 |
0,875 | 0,854 | 0,887 |
0,906 |
Yukarıdaki tablonun tetkikinden anlaşılacağı üzere Türkiye aslında bir “tüketim malı ithalatçısı” değildir. Aksine “yatırım ve ara malı ithalatçısı” konumundadır.
Bu durum Türkiye ekonomisi bakımından çok önemli bir sorunu su yüzüne çıkarmaktadır: Türkiye bir yatırım ve ara malı üreticisi ülke değildir. Bu sebeple yatırım malı özelliği gösteren mallar, üretimi olan yurtdışı ekonomilerden sağlanmaktadır.
İthalat yapısı bu durumu itibariyle Türkiye ekonomisinin önemli bir yapısal sorununu ortaya çıkarmaktadır: Yatırım ve ara malı üretememe.
Bu sorunun genel yatırım teşvikleri ile iyileştirilmesi kısa vadede mümkün değildir.
Bu sebeple denk bütçe uygulaması ile beraber yatırım ve ara malı üretimine münhasıran seçici ve arz sağlayıcı ve artırıcı ekonomi politikalarının geliştirilmesi gerekir.
Söz konusu üretimin sağlanması, yatırım ve ara malının yurt içinden temin edilmesini netice verir ki; bu da ithalatın azalmasına ve dış ticaret açığının kapanmasına; diğer bir ifade ile net ihracatın (NX, X-M) pozitif değer kazanmasına sebep olacaktır.
Bu suretle ithal ikame yatırım teşvik programlarıyla yurtiçi imalat gerçekleştirmek suretiyle hem GSYİH’nın artması sağlanacak hem de enflasyonun artmasına sebep olunmayacaktır.
Hatırlatmak gerekir ki; arzın artması, talebin nispeten az artması veya hiç artmaması şartıyla fiyatları düşürür.
IV.1.f.1. Teknolojik Yatrımların Teşvik Edilmesi
Önceki bölümde açıklanan ithal ikame arz artırıcı yatırım ve ara malı imalatına münhasıran yapılacak “seçici yatırım teşvikleri” ithalatı azaltmaya yönelik bir ekonomi politikasıdır.
Diğer taraftan ihracatı artırmaya yönelik seçici yatırımların da desteklenmesi gerekir. Zira Türkiye ihracatında teknoloji yoğunluklu malların oranı yaklaşık yüzde 3 seviyelerindedir.
Çin, ABD, Almanya, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerde bu oran yüzde 17 ila 25 arasında değişen düzeylerde seyretmektedir.
Türkiye’nin ihracattaki yapısal sorunu ancak seçici teknolojik yatırım teşvik programlarıyla mümkündür.
Hem ithal ikame hem teknolojik yatırımlardaki teşvik programının Türkiye genelinde 6.bölge şartlarında desteklenmesi gerekir.
IV.1.e. Ar-Ge Teşvikleri
Araştırma geliştirme faaliyetleri tabiatı itibariyle başarısız çalışmalardır. Çünkü yapılan örneğin 1.000 Ar-Ge çalışmasından bazen bir veya birkaç tane başarılı olup üretim aşamasına geçebilmekte bazen de hiçbir başarı sağlanamamaktadır.
Mevcut Ar-Ge desteği kapsamında yapılan harcamalar % 100 oranında kardan düşülebilmektedir.
Kanaatimce Ar-Ge sonucunda geliştirilen ürünün de desteklenmesi gerekir. Geliştirilen ürüne ait kazancın belli bir süre kurumlar vergisinden istisna tutulması ve sonrasında indirimli kurumlar vergisi uygulamasına tabi tutulması gerekir.
Türkiye’nin 2020 yılı Ar-Ge harcama oranı, GSYİH’ya göre % 1,09 (54,95 milyar lira) seviyelerinde. Bu oran, örneğin Çin’de 2021 yılı için % 2,4 (2,784 trilyon dolar) seviyesindedir.
Bu konuda Türkiye’nin “radikal kararlar” alması gerekir. Ar-Ge harcamalarını yüksek tutarlara çıkarması ve uygulamasını yüksek tutması gerekmektedir.
Diğer taraftan teknolojik ürün imalatını gerçekleştirmenin yolu buradan geçmekte olduğunu ayrıca ifade etmek gerekir.
V. SONUÇ
Bu yazımızda Türkiye ithalatı genel itibariyle irdelendi. Ancak bu irdelemenin neticesinde çok önemli yapısal sorunlar tespit edildi:
1) Türkiye’nin yatırım ve ara malı üreticisi olmaması.
2) Teknoloji yoğunluklu mal ihracatı oranının düşük olması.
3) Ar-Ge Harcamalarında gelişmiş ülke ekonomilerinin çok altında olunması.
Bu sorunların giderilmesi için uygulanması gereken çözüm yolları görüş olarak bu yazımızda hem mikro hem makro düzeyde açıklandı.
Açıklanan çözüm yoları neticesinde orta ve uzun vadede yatırım ve ara malı ithalatının düşmesi, teknolojik üretim ve ihracatının artmasına imkân verecektir.
Ancak bunun için radikal yapısal reformların uygulanması ve hayata geçirilmesi gerekir.
Yararlanılan Kaynaklar
-Prof.Dr.Erdal M. ÜNSAL, Makro İktisat, 4.Baskı, İmaj Yayıncılık, 2001
-Prof.Dr.Erdal M. ÜNSAL, Mikro İktisat, 4.Baskı, İmaj Yayıncılık, 2001
-Prof.Dr.İsmail TÜRK, Maliye Politikası,Güncelleştirilmiş 14.baskı, Turhan Kitabevi, Ankara 2001
-Prof.Dr. Zeynel DİNLER, İktisada Giriş, 4.basım,Ekin Kitabevi, Bursa 1998
-Prof.Dr. İlker PARASIZ, Modern Makro Ekonominin Temelleri, Ezgi Kitabevi, 1997
-Dominik Salvatore-Eugene A. Diulio, Yayına hazırlayan: Prof. Dr. Cem ALPAR, İktisat “İlkeler ve Kavramlar” 385 çözümlü problem, 4.bası, Beta Yayınevi
-www.hazine.gov.tr
-www.gumruk.gov.tr
-www.igmd.org.tr
-www.bugumder.org.tr
[1] Bu parametrenin katma değeri yüksek olmayan ve düşük teknolojik ürün imalatı gerçekleştiren ekonomiler için geçerli olduğunu ifade etmek gerekir.
[2] Prof.Dr.Erdal M. ÜNSAL, Makro İktisat, 4.Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara 2001, sayfa 10
[3] Kişisel gelir (personel income), bir ülkede vatandaşların belli bir dönemde (genellikle bir yıl) elde edilen toplam gelir olarak tanımlanabilir.
[4] Prof.Dr.Zeynel DİNLER, İktisada Giriş, Ekin Kitabevi, Bursa, 1998, dördüncü basım, sayfa 44.
[5] Açık ekonomi; GSMH’nın hesaplanmasında yurt dışı satışları ile yurt dışı alışlarının dikkate alınmasını ifade eder.
[6] Prof.Dr.Erdal M. ÜNSAL, Makro İktisat, 4.Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara 2001, sayfa 435
[7] Prof.Dr.Erdal M. ÜNSAL, Makro İktisat, 4.Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara 2001, sayfa 436
[8] www.tuik.gov.tr
[9] www.tuik.gov.tr
[10] www.tuik.gov.tr
Hem bilimsel hem hem pratiğe yönelik bir yazı. biraz ağır ama Türkiye pratiği ile iktisat bilimselliği karşılaştırmalı olarak iyi harmanlanmış.
Türkiye ekonomisinin kronik hastalıklarını iyi tespit etmişsiniz. bence çözümleriniz de makul ve mantıklı
Ekonomi mikro ve makro boyutlarıyla ele alınması gereken bir olay. Bence olumsuz ve olumlu yönlerinin çok iyi idare edilmelidir. Yazida degindiginiz gibi Bence de Radikal kararlar alınmalıdır.
Her zamanki gibi Türkiyenin sorunlarına parmak basan ve güzel çözüm önerileri getiren bir yazı kaleme almışsınız. Yoğun temponuza rağmen büyük resmi kaçırmayan bu gayretli çalışmanızdan dolayı sizi tebrik ediyorum.
Üniversiteden sonra uzun yıllar geçti. İktisat bilgilerini de tazelemiş oldum. Konuyu doktrin kapsamında da ele almışsınız. Ama bu faiz oranlarıyla artık yatırım yapmak da çok zor. Çünkü maliyetler hem faiz hem kurlardan dolayı çok arttı. Eeee, gelirler de düştü. Girişimci nasıl yatırım yapacak.