İş İnsanı Ali ADIGÜZEL ile Söyleşi

0

Efendim, bizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür etmek isteriz.

Hoş geldiniz, bu imkânı bana sağladığınız için ben teşekkür ederim.

İzniniz olursa şu soruyla başlayalım; kendinizi ve grubunuzu kısaca tanıtabilir misiniz?

1972 Elâzığ Maden doğumluyum. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Çankırı Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü’nü, 1999 yılında Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünü bitirdim.

Saha Mühendisi olarak başladığım iş hayatımın 1991-1998 yılları arasında, Gaziantep Büyükşehir Belediye Hizmet Binası, Halı Sarayı, Yüzüncü Yıl Atatürk Kültür parkı inşaatı gibi birçok başarılı projeye imza attım.

1999 yılında kendi şahıs firmam ile müteahhitlik sektörüne giriş yaptım. Daha sonra 2001 yılında bir aile şirketi olarak kurduğumuz Adıgüzeller İnşaat firmasıyla ülkemizin çeşitli illerinde kamuya ait okul, üniversite binaları, spor salonu, hastane binalarını inşa ettik. Bu başarılı yapılarımızla beraber fabrika ve özel konut inşaatları gibi 20 yılı aşkın bir süredir nitelikli projeleri tamamladık.

Halen Toplu konut İdaresi tarafında ihale edilmiş Gaziantep Kuzeyşehir 646 Konut, Karaman 364 Konut ve Cami, Balıkesir 3. Etap 576 Konut, 2 okul ve 1 Cami inşaatı ve son olarak Gaziantep Üniversitesi Yanık Ünitesi ve Acil Travma Hastanesi inşaatı olmak üzere kamuya taahhüt işlerimiz devam etmektedir.

Yaptığımız kamu işlerinin yanında ayrıca Gaziantep ilinde özel bina inşaatlarımız bulunmaktadır.

Olanla yetinmediğinizi biliyoruz. Ali Adıgüzel alışılagelmişi değil sürekli ileriyi düşünür, Neden?

Çünkü hayat çok hızlı akıp gitmekte ve değişiklik arz etmektedir. Çağın gereksinimleri, mevzuatı, hukuk sistemi vb ticari hayata dair birçok alanda sürekli değişmeler olmaktadır.

Bana göre çağın gerekliliğini uygularken bir taraftan da geleceğe yatırım yapmak zorundadır. Modern ekonomik hayat, insana tüketimi arttırmak ve üretimi hızlandırmak için beklentilerini yüksek tutmayı öğreterek, ondaki yetinme duygusunu köreltmiş; kanaatin bir değer olarak toplumda yer etmesinin ekonomik alanda doğru olmadığını düşündürmüştür. Adıgüzeller Grup olarak Türkiye ve dünya ekonomisinin gereği olarak yetinmemeyi temel kural olarak uygularken inancımız gereği kanaat etmeyi de prensip olarak uyguluyoruz.

Bu sebeple Adıgüzeller grup olarak yarını bir öncekinden daha ileride ve yüksekte olmanın arayışında oluyoruz. Bunu gerçekleştirirken de sürdürülebilir kalitenin peşinde koşturuyoruz.

Faaliyette bulunduğunuz sektörü ve sorunlarını bize aktarabilir misiniz? Sizce sorunların çözümü için neler yapılmalı?

Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı yüzde 6 civarında gezinen inşaat sektörü̈, ülkemizde 1980 yılından sonra ekonomik büyümenin lokomotif sektörü̈ niteliğine sahip olmuştur.

Müteahhitlik hizmetleri veren inşaat şirketleri büyük ölçüde, kamu eliyle açılan ihalelerin hacmine bağlı olarak gelişme gösterebilmekte ve bu şirketler içerisinde özel sektörün payı ağırlık taşımaktadır.

Firma olarak bizim de içinde bulunduğumuz kamu müteahhitlik hizmetleri; ihale kanunundan kaynaklanan sorunların yanı sıra, finansman, mesleki örgütlenmenin yetersizliği gibi ve ayrıca işgücü, iş makineleri ve malzemelerin kullanımında aşması gereken çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır.

Bu sorunların aşılması için öncelikle ihale kanununun eksikliklerinin tamamlanması gerektiğini düşünüyorum.

İhalede en çok kıranın iş aldığı mevcut sistem ivedilikle değiştirilmeli, firma seçimlerinin hakkaniyetli, tüm isteklilere tarafsız değerlendirebilecek ve firmaların sicil kayıtlarının tutularak, doğru iş yapanın ödüllendirildiği bir yapıya dönüştürülmesi gerektiği kanaatindeyim. Sektörde iş yapan kötü niyetli firmaların cezalandırıldığı bir yapının, bu mesleğe hak ettiği itibarı ve önemi sağlayacaktır.

Müteahhitlik mesleğini yapmanın tanımı yapılmalı ve insanlık için bu kadar önemli bir mesleğin hiçbir bilgi ve formasyona ihtiyaç duyulmadan yapılmasının önüne geçilmelidir. Sektörümüzün yüzlerce sorunu vardır. Dilerseniz ben en temel sorunları anlatarak bu kısmı fazla uzatmayayım.

Türkiye ekonomisi sizin pencerenizden nasıl? Değerlendirebilir misiniz?

Türkiye’nin 2021 yılı Eylül ayından itibaren uyguladığı faiz indirimleri talebi desteklemesine rağmen makro-finansal istikrarsızlık anlamında da bazı sorunlara yol açmıştır. Ukrayna-Rusya savaşının yayılma etkileri ile birlikte 2022 yılında büyüme oranını yüzde 1,4’e düşürmesi beklenmektedir. Artan enerji ve gıda fiyatları enflasyonu en çok yoksulları etkilerken, yoksullukta pandemi sonrasında istihdamın sürüklediği toparlanmayı tehlikeye atacaktır.

Türkiye 2002-17 döneminde yüksek büyüme oranları kaydetmiş, böylelikle üst-orta gelir statüsünün yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Ancak geçtiğimiz on yıllık dönemde reform momentumunun zayıflaması ile birlikte üretkenlik artışı yavaşlamış ve büyümeye dönük çalışmalar daha ziyade kredi artışları ve talep teşvikleri ile desteklemeye yönelmiş, iç ve dış kırılganlıklar önceki dönemlere nispeten artış göstermiştir. Ağustos 2018’den bu yana makro-finansal istikrarsızlık yüksek özel sektör borcunu, kısa vadeli portföy akışları yoluyla finanse edilen kalıcı cari açıkları, yüksek enflasyonu ve yüksek işsizlik oranını daha da olumsuz kılmıştır.

Merkez Bankası’nın TL’yi desteklemek için döviz rezervlerini kullanması ve Hükümet’in enflasyon etkisini hafifletmek için vergi oranı indirimleri ve akaryakıt sübvansiyonları uygulaması ile birlikte dış ve mali tamponlar kötüleşti.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu olumsuzlukları daha da olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak Türkiye’nin hem Rusya hem de Ukrayna ile olan yakın ekonomik bağları dikkate alındığında, savaşın Türkiye’nin enerji ve tarım ticaretini, yurt dışından turist gelişlerini ve yurt dışı inşaat faaliyetlerini aksatmaması beklenmektedir.

Temel emtia ithalat kalemlerindeki sert fiyat artışları hane halklarını ve sanayiyi doğrudan etkileyecek, ayrıca cari denge ve enflasyonu da olumsuz etkilemiş; en zengin kesim ile karşılaştırıldığında bütçelerinin neredeyse iki katı kadarını gıda ve barınmaya harcayan düşük gelirli hane halkları bu durumdan özellikle etkilenmektedir.

Tabi yaşanan bu gelişmelerden kaynaklı inşaat sektöründe yapı malzeme fiyatlarındaki olağan üstü fiyat artışları nedeniyle vatandaşların en temel ihtiyacı olan konuta ulaşmak şu anda dar gelirliler için çok zor hale gelmiştir. Bu durumun aşılabilmesi için konut sahibi olmanın devlet eliyle uzun vadeli (15-20 Yıl) mortgage benzeri kredilerin oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Efendim, iş hayatı kadar sosyal anlamda da etkin bir iş adamısınız? Görev aldığınız STK’larda neler yapıyorsunuz?

Bugüne kadar birçok sivil toplum kuruluşunda görev aldım. 4 yıl boyunca Gaziantep Yapı Tekniker ve Teknisyenleri Derneği Şube Başkanlığı yaptım.

Müsiad Gaziantep Şubesi’nde 2 yıl İnşaat sektör Kurulu başkanlığı, 4 yıl boyunca Müsiad Gaziantep Şubesi Sektör Kurullarından sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yaptım.

Son olarak 2022 yılında; ülkemizde kamuya iş yapan yüklenicileri ve bunlara hizmet veren iş insanlarını bir çatı altında toplayan Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneği olan KAMİAD’ın ilk Kurucu Genel Başkanı olarak seçildim ve halen bu göreve devam etmekteyim.

Bahse konu tüm sivil toplum örgütlerinde sürekli üyelere nasıl fayda sağlayabilirim diyerek, sadece bu amaç için hizmet vermekteyim. Malumunuz inancımızda; halka hizmet etmenin, Hakka hizmet etmek olduğunu bilenlerdenim.

Genel olarak sormak istiyoruz: Türkiye’de STK’lar size göre daha etkin ve etkili olmak için misyon, vizyon ve görevlerinin neresindeler?

Maalesef çok gerisindeler.

En temel sorun; ülkemizde mevcut sivil toplum kuruluşlarının, mutlaka bir siyasi kanada hizmet ediyor olmasıdır. Ülkemizdeki STK’ların büyük çoğunluğu, her şartta bir siyasi tarafı desteklemekte ve diğer tarafı eleştirmektedir. Bana göre içinde siyasetin hiç olmaması gereken STK’lar bu nedenle kuruluş amacına hizmet edememektedir. Böyle olunca da misyon, vizyon ve görevlerini yerine getirememektedirler. Doğru olanın peşinde oldukları ve olması gerekeni dile getirdiklerinde siyaset dünyasına da daha çok katkı sağlayacaklarını düşünüyorum.

Oysa sivil toplum kuruluşları, toplumsal bilincin oluşmasını sağlayan, devletin yetişemediği veya yetersiz kaldığı alanlarda insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacını taşıyan, dezavantajlı durumdaki insanların haklarını savunma rolünü̈ üstlenen ve hizmetlerini maddi beklentisi olmayan gönüllüler aracılığıyla yürüten kuruluşlardır.

Sivil toplum kuruluşlarının ana faaliyetlerini oluşturan gönüllü hareketler için en önemli faktör insan servetidir. ‘Gönüllü olarak adlandırılan insan serveti, herhangi bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü faaliyetlere hiçbir beklentisi olmadan katkı sağlayarak toplumsal bir sorumluluğu yerine getirmektedir. Böylelikle gönüllü bireyler, ihtiyaç̧ sahibi insanlara yardım ederek işe yarıyor olma tatmini kazanmakta ve yapılan bu faaliyetler gönüllüleri mutlu etmekte, kendilerine güvenmelerini ve gönül rahatlığı yaşamalarını sağlamaktadır. Aynı zamanda gönüllüler, sivil toplum kuruluşları açısından; kuruluşların hizmetlerini etkin ve verimli şekilde sunmasında, kurumun sürdürülebilir vasfı kazanmasında ve sosyal sorunların çözümü hususunda büyük rol oynamaktadır.

Bu sebeplerden dolayı gelişmiş ülkelerde STK’ların önemi büyüktür ve topluma yön vererek, sosyal gelişime katkıda bulunmaktadırlar.

Karşımızda başarılı bir iş insanı, üst düzey bir STK temsilcisi bulduk. Bu şekilde üst düzey bir profilde olan insanlar Baba olarak da başarılı bir serüven çiziyor. Evde, İşte, STK’da baba Ali Bey olarak da sizi dinlemek isteriz. İyi bir Baba olmak için neler yapıyorsunuz?

Yoğun iş tempomuzun içerisinde maalesef en ihmal ettiğimiz alan ailemiz oluyor, maalesef.

Zaman ayırdığım süre zarfında onlarla kaliteli vakit geçirmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Evimizde hiç dizi film izlemediğimiz için genelde çocukları eğlendirecek oyunlar oynamaya, birlikte ev içi faaliyet yapmaya çalışıyorum. Basketbol maçlarını birlikte canlı izlemeye veya evde TV den izlemeyi, bazen bir sinema filmi izlemeyi seviyoruz. Onların ders çalışması gerektiği zamanlarda ise müstakbel eşimle ev içinde iki ayrı odada farklı iki ders çalışma kampı yapıyoruz. Onlar ders çalışırken bizler de bilgisayarda farklı işlerimizi yapma imkânı buluyoruz. Kısacası özellikle ergenlik çağına gelmemiş çocuklarla birlikte yapılan her çalışma onları mutlu etmemizi sağlamakta, hatta bazen bize de normal hayatın stresinden çıkmamızı sağlayan bir terapi oluyor diyebilirim.

Başarılı insanlarda pek olmaz ama, söyleşilerin de olmazsa olmazıdır: Hayatta keşkeniz hiç oldu mu?

Özellikle iş hayatında hepimizin keşke dediği konular vardır ama genel anlamda müslüman bir insanda keşke olmaz diyerek nefsimin önüne geçmeye çalışıyorum. Çünkü bizim dinimizde nasip diye bir kavram vardır. Bu beni teselli etmeye yetiyor. Ancak en büyük keşkelerim özel hayatımda var benim. Özellikle aile ve dostluk ilişkilerinde yaptığım bazı davranışlarımın sonuçları beni çok üzdü. Onları farklı bir şekilde yeniden düzene sokmak isterdim.

5 yıl, 10 yıl sonra grubunuzu nerelere konumlandırıyorsunuz?

İş hayatında 4-5 yıl önce yaptığımız işlerden bize göre büyük çapta zarar ettik. Bu nedenle eskiden var olan aşırı dikey büyüme hedeflerim yok artık. Bu nedenle ticari olarak eskisi gibi hırsla çalışmıyor ve sadece yaşadığımız anı sağlıklı yaşamayı ve ailemle birlikte mutlu olmayı düşünüyorum sadece. Belki şaşıracaksınız ama hiç ileriye yönelik hesap yapmamaya çalışıyorum. Çünkü siz ne yaparsanız yapın, sadece O’nun dilediği oluyor.

Şunu çok önemsiyorum: İşinizin hakkını verin, ileriye doğru doğru ekonomik kararlar almaya çalışın ve sonra Cenabı Hak’tan sonucu bekleyin. Bu benim hayat mottom diyebilirim.

Yapmak istediklerinizi hayatta başarabildiniz mi?

Binlerce kez elhamdulilllah! Genel anlamda evet diyebilirim.

Başarılı bir insan olarak gününüz nasıl geçer?

Güne çok erken başlayamıyorum. Genelde geç başlayıp geç bitirenlerdenim.

Her anı çok yoğun ve birlikte çalıştığım insanlarla iç içe ve öğretici geçiyor diyebiliyorum. Yaşadıklarımızdan gerekli dersleri çıkarıp çalışanlarımızla paylaşıyor ve bir daha ki sefere bu sorunla nasıl başa çıkabiliriz konusunu birlikte öğrenmeye çalışırız genellikle.

Yaşam enerjimin düşmesine fırsat vermemeye çalışırım. Çok klasik olacak ama mesai arkadaşlarımla sevgi saygının olduğu bir aile ortamında çalışırım. Akşam olunca en sevdiğim ve huzuru bulduğum çekirdek ailemle eğlenceli dakikaları paylaşırım çok şükür.

Ekovergi olarak geleceğe ve çocuklarımıza çok önem veriyoruz. Bu sebeple söyleşilerimizde son bölümü ve son soruyu onlara ayırıyoruz: Çocuklarımıza, gençlerimize ne önerirsiniz?

Öncelikle bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu unutmadan, kendimize, bizleri yetiştiren anne ve babamıza, ülkemize hayırlı bir evlat olarak çaba göstermelerini tavsiye ediyorum.

Öğrencilik hayatının, iş hayatı veya meslek seçimi için bir ön hazırlık evresi olduğunun bilinmesini, emeksiz yemek olmayacağının farkında olunmasını ve iş hayatımızda en önemli ve geçerli akçenin ‘‘iletişim’’ ve “gayret” olduğunu unutmamaları gerektiğini belirtmek isterim.

Efendim, değerli zamanınızı ayırdığınız için Ekovergi olarak teşekkür ediyoruz.

Rica ederim. Böyle bir imkân hazırladığınız için ben teşekkür ederim.

Ülkemizin çok değerli kalemlerinin olduğu, kendi alanlarında uzmanlıklarını ve rüşdlerini ıspatlamış yazarlarınızla önemli bir iş yapıyorsunuz. Bunun için de ayrıca teşekkür etmek isterim.

Canan YURTERİ
Ekovergi Yönetim Ekibi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir