Terk Edilen Faaliyete Yeniden Başlanması Halinde Önceki Faaliyetten Devreden KDV’nin İndirilmesi
I.GİRİŞ
İlk defa 1985 yılı itibariyle yürürlüğe giren katma değer vergisinin konusu, kapsamı, mükellefi, uygulaması 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda açıklanmıştır. Söz konusu Kanun’un 1’inci maddesinde verginin konusu, 8’inci maddesinde verginin mükellefi, 10’uncu maddesinde katma değer vergisi açısından vergiyi doğuran olay ve 29’uncu maddesinde de vergi indirimi düzenlenmiştir.
Katma değer vergisi adından da anlaşılacağı üzere mükellefler tarafından yaratılan katma değerin vergilendirilmesi esasına dayanmaktadır. İndirim mekanizması ile mükellefler sadece kendileri tarafından yaratılan katma değer için vergi ödemektedirler.
İndirim mekanizması, satışlar üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu satışların girdilerine ilişkin KDV’nin indirilmesidir. Bu mekanizma sayesinde üretilen ürünün son tüketiciye kadar ki tüm aşamaları vergi mükerrerliğine neden olmayacak şekilde vergilendirilmiş olmaktadır.
Katma değer vergisinde indirim mekanizması da belirli şatlara bağlanmıştır. Bu kapsamda KDV indiriminin yapılabilmesi için katma değer vergisinin fatura ve benzeri belgelerde gösterilmesi, deftere kaydedilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla kullanılması gerekmektedir.
Katma değer vergisi, ticari, sinaı, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti kapsamında yapılan mal teslimi ve hizmet ifalarına uygulanmaktadır. Bu çerçevede gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti yanında katma değer vergisi mükellefiyeti de tesis edilmektedir.
Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi olarak tanımlanan işi bırakmada mükelleflerin mükellefiyet kayıtları vergi dairesinde kapatılır.
Herhangi bir nedenle mükellefiyet kaydı kapatılan diğer bir ifade ile faaliyetlerini terk eden mükelleflerin tekrardan işe başlamaları halinde önceki faaliyetlerinde indirim yoluyla telafi edemedikleri katma değer vergilerini yeniden faaliyete başlamaları halinde hesapladıkları vergilerden mahsup edip edemeyecekleri bu çalışmamızda açıklanmaya çalışılmıştır.
II.KATMA DEĞER VERGİSİ
II.1.Verginin Konusu
Katma değer vergisinin konusu 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde sayılmış olup, mal teslimi veya hizmet ifalarının verginin konusuna girebilmesi için, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılmış olmaları veya aynı maddede belirtildiği üzere, “diğer” faaliyetler kapsamında yapılmaları gerekir. İthalatta ise prensip olarak her türlü mal ve hizmet ithali vergiye tabidir.
Ayrıca KDV Kanunu’nun 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasında bu faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılmasının, bunları yapanların hukuki statü ve kişiliklerinin, Türk tabiiyetinde bulunup bulunmamalarının, ikametgâhı veya işyerlerinin yahut kanuni merkez veya iş merkezlerinin Türkiye’de olup olmamasının, işlemlerin mahiyetini değiştirmeyeceği ve vergilendirmeye mani teşkil etmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre dar mükellef, tam mükellef, özel, resmi ayrımı yapılmaksızın, işlemin Türkiye’de yapılması şartıyla, söz konusu işlemleri kim yaparsa yapsın vergilendirilir. Ayrıca diğer vergi kanunlarındaki muafiyet ve istisnalar Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre geçerli değildir.
II.2.Verginin Mükellefi
KDV’nin mükellefi esas itibarıyla vergiye tabi işlemleri yapanlardır. Ancak Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesinde özellik arz eden bazı işlemler de dikkate alınarak verginin mükellefi ayrı ayrı sayılmıştır.
Mal teslimi ve hizmet ifalarında mükellef, bu malları teslim edenler veya hizmeti yapanlar iken mal ve hizmet ithalatında ise mükellef mal veya hizmeti ithal edenlerdir. İthalatın kamu sektörü veya özel sektör tarafından yapılması veya herhangi bir şekil ve surette gerçekleştirilmesi, özellik taşıması mükellefiyeti etkilemez. Transit taşımalarla Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımalarda ise gümrük veya geçiş işlemine muhatap olanlar mükelleftir.
II.3.Vergi İndirimi
Katma değer vergisi mükellefler tarafından kanun kapsamında olan işlemlere uygulanmaktadır. Verginin uygulandığı matrah ve bu matrahın kapsamı her bir işlem itibariyle KDV Kanunu’nun 21 ila 26’ncı maddelerinde açıklanmıştır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 28’inci maddesi gereğince katma değer vergisi oranı, vergiye tabi her bir işlem için % 10’dur. Cumhurbaşkanı(mülga Bakanlar Kurulu) bu oranı, dört katına kadar artırmaya, % 1’e kadar indirmeye, bu oranlar dâhilinde muhtelif mal ve hizmetler ile bazı malların perakende safhası ve inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas alarak konut teslimleri için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir.
KDV Kanunu’nun 28’inci maddesi ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak mal ve hizmetlere uygulanan KDV oranlarını belirleyen 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 1’inci maddesiyle mal teslimleri ile hizmet ifalarına uygulanacak KDV oranları, söz konusu Kararnameye;
– Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi işlemler için (% 18),
– Ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için (% 1),
– Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için (% 8),
olarak tespit edilmiştir
Katma Değer Vergisinde indirim mekanizmasına ilişkin açıklamalara KDV Kanunu’nun 29’uncu maddesinde yer verilmiştir. Söz konusu maddeye göre mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi veyahut ithal ettikleri mal ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri KDV’yi indirebilirler.
Mükellef, işi ile ilgili olarak satın aldığı veya ithal ettiği mallar veyahut yaptırdığı hizmetler dolayısıyla hesaplanan vergiyi, teslim ettiği mallar veya yaptığı hizmetler dolayısıyla hesaplanan KDV’den indirir ve aradaki farkı vergi dairesine yatırır. Mükellefin indirim konusu yaptığı vergi ise daha önceki safhada vergi dairesine intikal ettirilmiştir.
Vergi indirimi, vergilendirme dönemleri itibarıyla olur. Mükellefler bir vergilendirme döneminde teslim ettiği mallar dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından, sadece o malların alışında hesaplanan vergiyi değil, aynı vergilendirme döneminde satın aldığı diğer mallar dolayısıyla düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi de indirebilirler.
İktisap edilen amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen vergiler genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılır.
Öte yandan, işletmede kullanılmak üzere imal ve inşa edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlerin aktife alınması veya kullanılmaya başlanması halinde, vergi hesaplanıp beyan edilmez.
İşletmede kullanılmak üzere imal veya inşa edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlerle ilgili mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklenilen vergiler, ait oldukları dönemde (harcamaların yapıldığı dönemlerde) genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilir.
7104 sayılı Kanun’un 8’inci maddesiyle, KDV Kanunu’nun 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle 1/1/2019 tarihinden itibaren indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilecektir. Buna göre, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı içinde defterlere kaydedilen belgelerde yer alan tutarların gelir veya kurumlar vergisi açısından dönemsellik ilkesi gereği vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği hesap dönemine ilişkin kazancın tespitinde dikkate alınması mümkün olup bu belgelerde gösterilen KDV, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı içinde defterlere kaydedilmesi halinde indirim konusu yapılabilir.
II.4.Devreden KDV
Katma değer vergisinin indirim mekanizmasına sahip olması ve satışı yapılan mal ve hizmetin bünyesine giren katma değer vergilerinin yanında aynı vergilendirme döneminde satın alınan diğer mal ve hizmetler dolayısıyla düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen vergilerin de indirilmesi “indirilecek KDV” tutarlarının “hesaplanan KDV” tutarından fazla olmasına neden olabilmektedir. Bu durumda mükellefler tarafından ilgili dönemde indirim yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi KDV Kanunu’nda belirtilen haller saklı olmak üzere mükelleflere iade edilmemekte izleyen dönemde indirim yoluyla telafi edilmesi sağlanmaktadır. İlgili dönemde indirim yoluyla telafi edilmeyen ve izleyen dönemlerde indirim hakkı olan bu vergiler “Sonraki Dönemlere Devreden Katma Değer Vergisi” hesabında veya beyannamede aynı adlı sütunda takip edilmektedir. İzleyen dönemlerde de bu tutarlar “Önceki Dönemden Devreden İndirilecek KDV” hesabında takip edilmektedir.
III.FAALİYETE YENİDEN BAŞLANMASI HALİNDE ÖNCEKİ FAALİYETTEN DEVREDEN KDV’NİN İNDİRİLMESİ
III.1.Faaliyetin Terki
Vergi Usul Kanunu’na göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek ve tüzel kişiler mükellef olarak adlandırılmaktadır.
Vergi Kanunları gereğince vergilendirilmesi gereken işlemlerin devamlılığına göre ilgili vergi dairesi mükellefiyet tesis ettirmektedir. Ayrıca mükellefler işe başlamalarını da vergi dairesine bildirmek zorundadır. Mükellefiyet kaydı ise genelde iş yerinin olduğu adres dikkate alınarak belirlenmektedir.
İşe başlamayı bildiren mükellefler işi bırakmalarını da yine aynı şekilde vergi dairesine bildirmek zorundadırlar. Vergi Usul Kanunu’nun 161’inci maddesinde işi bırakma, vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi olarak tanımlanmış olup işlerin her hangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulmasının işi bırakma sayılmayacağı da ayrıca açıklanmıştır. Yine aynı Kanun’un 160’ıncı maddesinde işi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellefin (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dâhil) işi bırakmış sayılacağı ve mükellefiyet kaydının vergi dairesince terkin ettirileceği belirtilmiştir.
Mükellefiyet kaydının terkin edilmesi, mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel teşkil etmez.
III.2.Faaliyetin Terkinde Devreden KDV’nin Durumu
Faaliyetine son veren mükellefler ellerindeki varlıkları çıkararak nihai kar veya zararlarını tespit etmektedirler. Gerçek kişilerde işletmede kayıtlı mal ve varlıkların satılması veya işletme sahibi adına fatura edilmesi, tüzel kişilerde ise tasfiye süreci ile faaliyete son verilir.
Tüm mal ve varlıkların elden çıkarılması ve borçların ödenmesi ile ortaya bir kar çıkması halinde bu kar vergilendirilecektir. Aksi durumda yani faaliyetin sonlandırılması işlemi sonucunda zarar oluşması halinde ise gelir ve kurumlar vergisi açısından herhangi bir vergilendirme olmayacaktır.
Katma değer vergisinin indirim mekanizmasına sahip olması, cari dönemde indirilemeyen KDV’nin “Sonraki Dönemlere Devreden KDV” hesabında takip edilerek izleyen dönemlerde indirim imkânın tanınması, faaliyetin terk edildiği dönemde indirim konusu yapılamayan katma değer vergisinin ne olacağı iade alınıp alınamayacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Vergi İdaresi verdiği birçok özelgede sonraki döneme devreden KDV’nin iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı, ancak mükellefiyetin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin ilgili dönem gelir ya da kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabileceğini belirtilmiştir. Söz konusu özelgelerin bir kısmına aşağıda özet halinde yer verilmiştir.
“…Yukarıdaki açıklamalar kapsamında; mükellefiyetinizin sona ermesi nedeniyle üzerinizde kalan ve indirim yoluyla giderilemeyen (sonraki döneme devrolunan) katma değer vergisinin;
– iade hakkı doğuran işlemleriniz bulunması halinde bu işlemlerinize isabet eden kısmı KDV Mevzuatında yer alan hükümler çerçevesinde tarafınıza iade edilebilecek,
– iade hakkı doğuran işlemleriniz bulunmaması halinde devreden KDV nin tamamının, iade hakkı doğuran işlemleriniz bulunması halinde ise bu işlemleriniz nedeniyle yüklenilmeyen kısmının tarafınıza iadesi veya vergi borçlarınıza mahsubu mümkün olmayıp, indirilemeyen söz konusu vergilerin KDV Kanununun 58 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisi matrahınızın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.”[1]
“…Buna göre, mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları KDV, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak düşülemeyeceği gibi bu işlemlere ilişkin olarak alış vesikalarında gösterilen ve indirilebilecek KDV de gider olarak kabul edilmeyecektir. Bu hüküm, mükellefin üstünde yük olarak kalmayacak verginin, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabulünün önlenmesi amacıyla konulmuştur. İndirilemeyecek KDV nin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacağı tabiidir.
Bu çerçevede, 31/8/2010 tarihinde işi bırakmanız nedeniyle yüklendiğiniz ve indirim yoluyla gideremediğiniz KDV yi 2010 yılı gelir vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.”[2]
“…Buna göre;
– İşin bırakılması veya şirketin tasfiyesi dolayısıyla, işletmede bulunan vergiye tabi malların işin bırakılması veya şirketin tasfiyesinden önce satış vb. yollarla tasfiye edilmesi halinde teslim bedeli üzerinden, tasfiye edilmemiş ise bu malların işletmeden çekilen değer olarak KDV Kanununun 3/a maddesi gereğince emsal bedel üzerinden KDV hesaplanarak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilmesi gerekmektedir.
– İndirim konusu yapılamayan KDV ise sonraki döneme devreden KDV olarak kalacaktır. Sonraki döneme devreden KDV’nin iadesinin talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, mükellefiyetin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV ilgili dönem gelir ya da kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.”[3]
Yukarıda özetlerine yer verilen özelgelerden de anlaşılacağı üzere faaliyetin sona ermesi nedeniyle mükelleflerin üzerinde kalan ve indirim yoluyla giderilemeyen (sonraki döneme devrolunan) katma değer vergisinin iade hakkı doğuran işlemin bulunmaması halinde devreden KDV’nin tamamının gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan Vergi idaresi verdiği başka bir özelgede adi ortaklık mükellefiyetinin terkin edilmesi nedeniyle sonraki döneme devreden katma değer vergisinin adi ortaklığının ortakları tarafından verilen yıllık gelir vergisi beyannamelerinde gelir vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmasının mümkün bulunmadığını belirtilmiştir.[4]
III.3. Yeniden Faaliyete Başlanması Halinde Devreden KDV’nin Durumu
Herhangi bir nedenle faaliyetlerine son veren ve ilgili vergi dairesinde mükellefiyet kaydı silinen mükellefler Vergi Usul Kanunu’nun 153/A ve 160/A maddelerinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla tekrar faaliyete başlayabilir ve mükellefiyet tesis ettirebilirler.
Herhangi bir nedenle faaliyetine son veren mükelleflerin yeniden faaliyet tesis etmeleri halinde önceki faaliyetlerinden devreden KDV’nin yeni faaliyete ilişkin verilecek beyannamelerde indirim konusu yapılıp yapılmamasına ilişkin olarak yine vergi idaresi verdiği özelgelerle uygulamaya yön vermiştir.
Terk edilen mükellefiyetten sonra yeniden işe başlanması halinde önceki faaliyetten devreden KDV’lerin yeni faaliyete ilişkin olarak verilecek KDV beyannamelerinde indirim konusu yapılamayacağına ilişkin idare tarafında verilen iki adet özelgenin özetine aşağıda yer verilmiştir.
“…Buna göre, 31.12.2016 tarihi itibariyle re’sen mükellefiyet terk işleminin gerçekleştirildiği, müracaatınız üzerine 28.03.2018 tarihinde yeni mükellefiyet tesis işleminin yapıldığı ve ara dönemde vergisel ödevlerin yerine getirilmediği dikkate alındığında, terk tarihi itibariyle mevcut bulunan “Sonraki Döneme Devreden KDV”nin, yeni mükellefiyete ilişkin verilecek ilk KDV Beyannamesinde “Önceki Dönemden Devreden KDV” olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”[5]
“…Buna göre, 04/05/2012 tarihi itibariyle re’sen mükellefiyet terk işleminin gerçekleştirildiği, 11/11/2013 tarihinde müracaatınız üzerine yeni mükellefiyet tesis işleminin yapıldığı ve ara dönemde vergisel ödevlerin yerine getirilmediği dikkate alındığında, terk tarihi itibariyle mevcut bulunan “Sonraki Döneme Devreden KDV” nin, yeni mükellefiyete ilişkin verilecek ilk KDV Beyannamesinde “Önceki Dönemden Devreden KDV” olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”[6]
Yukarıda verilen iki özelgenin de ortak özelliği mükellefiyet kaydının idare tarafından re’sen terk edilmesidir. Vergi idaresi önceki faaliyete ilişkin devreden KDV’nin yeni mükellefiyete ilişkin verilecek ilk KDV Beyannamesinde “Önceki Dönemden Devreden KDV” olarak dikkate alınmayacağının gerekçesini ise mükellefiyetin re’sen terk edildiği tarih ile yeniden tesis edildiği tarihe ilişkin vergisel ödevlerin yerine getirilmemesine dayandırmaktadır. Peki re’sen değil de mükellefiyetin rızası ile olan terkinlerde bu durum değişecek miydi?
Servis taşımacılığı faaliyetinden dolayı mevcut mükellefiyet kaydının 2014/08 döneminde sona erdiğini, aynı dönem içerisinde tekstil ürünleri satışına yönelik faaliyeti kapsamında başka bir vergi dairesinde mükellefiyet kaydının açıldığını belirtilerek, önceki faaliyetinden dolayı devreden KDV’nin, yeni faaliyete ilişkin verilecek beyannamede devir olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususunda görüş talep eden mükellefe vergi dairesi tarafından verilen özelgenin özetine aşağıda yer verilmiştir.
“…İndirim konusu yapılamayan KDV ise sonraki döneme devreden KDV olarak kalacaktır. Sonraki döneme devreden KDV nin, iade hakkı doğuran bir işlem bulunmaması halinde, iadesinin talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, mükellefiyetin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV, servis taşımacılığı faaliyetinize ilişkin ilgili dönem gelir ya da kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması mümkün olup, yeni faaliyetinize ilişkin vergi dairesine verilecek beyannamede “Önceki Dönemden Devreden KDV” olarak kullanılması mümkün bulunmamaktadır.”[7]
Yine faaliyetini terk edip aynı yıl içerisinde yeniden faaliyete başlayan mükellefin, mükellefiyetinin terkin edildiği döneme ilişkin KDV Beyannamesinde yer alan “Sonraki Dönemlere Devreden KDV”nin, yeni faaliyete ilişkin verilecek KDV Beyannamesinde “Önceki Dönemden Devreden KDV” olarak kullanılmasının mümkün olmadığı idarece verilen başka bir özelgede belirtilmiştir.[8]
Yukarıda yer alan özelgelerden de anlaşılacağı mükellefiyetin ister talep doğrultusunda isterse de re’sen terkin edilsin önceki faaliyetten devreden KDV’nin yeni faaliyete ilişkin verilecek beyannamede indirimine izin verilmemektedir.
Yeniden faaliyete başlanılması halinde önceki faaliyetten devreden KDV’nin indirim konusu yapılmamasının nedeni ise KDV Kanunu’nun 29’uncu maddesinde yer almaktadır. Anılan maddede;
“1. Mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki vergileri indirebilirler:
- a) Kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi,
- b) İthal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi,
- c) Götürü veya telafi edici usulde vergiye tabi mükelleflerden gerçek usulde vergilendirmeye geçenlerin, çıkarılan envantere göre hesap dönemi başındaki mallara ait fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi,
…”
İfadelerine yer verilmiştir.
Söz konusu maddenin ilk fıkrasında dikkat edileceği üzere mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri belirtilmiştir.
Dolayısıyla yeniden faaliyete başlayan mükelleflerin yaptığı işlemler üzerinden hesapladıkları KDV’lerden bu işlemlere ilişkin olarak kendilerine yapılan mal ve teslimlere ilişkin olarak ödedikleri KDV tutarlarını indirebileceklerdir.
Faaliyetlerini sona erdiren mükellefler varlıklarını elden çıkartmakta sadece varsa devreden KDV yükü üzerlerinde kalmakta ve bunu da kazancın tespitinde gider yazabilmektedirler. Yeniden faaliyete başlayan mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden önceki faaliyetlerinden devreden KDV’leri indirememelerinin nedeni de bu olmaktadır. Nitekim önceki faaliyetten devreden KDV’ler yeni faaliyet kapsamında yapılan işleme ilişkin yüklenilen bir vergi değildir.
IV.SONUÇ
Katma değer vergisi işlem üzerinden alınan bir vergi olup mükellefler tarafından yaratılan katma değer vergilendirilmektedir. Mükellefler tarafından yaratılan katma değerin vergilendirilmesi de indirim mekanizması sayesinde gerçekleştirilmektedir.
KDV Kanunu’nda belirtilen haller saklı kalmak kaydıyla mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirmekte bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olması halinde, aradaki fark sonraki dönemlere devredilmekte ve mükellefe iade edilmemektedir.
Faaliyetlerine son veren mükellefler üzerinde kalan ve indirim yoluyla telafi edemedikleri katma değer vergilerini gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirim konusu yapabilmektedirler.
Herhangi bir nedenle faaliyetleri sona eren mükelleflerin yeniden faaliyete başlamaları halinde önceki faaliyetlerinden devreden KDV’lerin yeni faaliyete ilişkin olarak verilecek beyannamede indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
KAYNAKÇA
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
KDV Genel Uygulama Tebliği
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01-130 [2011-4-29-15]-128 sayılı özelgesi
Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 26.10.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.10.15.01-KDV-2010/107-1308/-107 sayılı özelgesi
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.58-1443 sayılı özelgesi
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 30.05.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK-40-1769 sayılı özelgesi
Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.08.2020 tarih ve 49327596-125.02[KVK.2019.ÖZ.39]-E.124257 sayılı özelgesi
Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22.05.2014 tarih ve 45404237-130[I-14-80]]-163 sayılı özelgesi
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 29.06.2015 tarih ve 39044742-010-64184 sayılı özelgesi
İstanbul vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.08.2020 tarih ve 62030549-120[40-2018/1070]-E.594757 sayılı özelgesi
[1] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01-130 [2011-4-29-15]-128 sayılı özelgesi
[2] Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 26.10.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.10.15.01-KDV-2010/107-1308/-107 sayılı özelgesi
[3] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.58-1443 sayılı özelgesi
[4] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 30.05.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK-40-1769 sayılı özelgesi
[5] Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.08.2020 tarih ve 49327596-125.02[KVK.2019.ÖZ.39]-E.124257 sayılı özelgesi
[6] Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22.05.2014 tarih ve 45404237-130[I-14-80]]-163 sayılı özelgesi
[7] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 29.06.2015 tarih ve 39044742-010-64184 sayılı özelgesi
[8] İstanbul vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.08.2020 tarih ve 62030549-120[40-2018/1070]-E.594757 sayılı özelgesi