Tarhiyattan Sonra İhtiyati Haciz Yapılabilir mi?

0

Servet ERKUL
WRS imperium, Avukat

Ahmet GÜZEL
WRS imperium, YMM/Bağımsız Denetçi

I.GİRİŞ

2021/6 esas ve 2022/2 karar sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunca 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13/1 ve 13/3 maddelerine ilişkin olarak içtihat kararı[1] alınmıştır.

Bu yazımızda Kurulun;

1) Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendine göre ihtiyati haciz işlemi tesis edilemeyeceği doğrultusunda İçtihadın birleştirilmesi ve

2) Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. bendine göre ihtiyati haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda içtihatların birleştirilmesine gerek bulunmadığı

hakkındaki kararı irdelenmiştir.

I.KONU İLE İLGİLİ KARARLAR
I.1.Vergi İncelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilemeyeceğine İlişkin Kararlar

Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 23/12/2020 tarih ve E:2018/1878, K:2020/6078 sayılı karar:

6183 sayılı Kanun’un 13.maddesinin 1.bendi uyarınca ihtiyati haciz karan alındığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi, 13. maddesinin 1. bendi ve 17. maddesine göre, ancak vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk karan alınabileceği, inceleme sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz karan alınamayacağı gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin kararı bozulmuştur.

(Danıştay Üçüncü Dairesinin 11/03/2015 tarih ve £2013/2900, K:2015/1148 sayılı kararı da aynı yöndedir,}

Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 08/04/2018 tarih ve E:2Q16/1917, K2018/2163 sayılı karar:

Davacı hakkında 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada; 6183 sayılı Kanun’un kamu alacağının korunması ile İlgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının ikinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplamalara göre teminat istenebileceği ve ihtiyatî haciz kararı alınabileceği, diğer bir deyimle bu madde uyarınca ilgililer hakkında ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için incelemenin henüz tamamlanmamış olması gerektiği, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağından, uyuşmazlık konusu İşleme karşı açılan davayı kabul eden mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

(Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28/03/2019 tarih ve E:2018/1598, K:2Ö19/13Ö6 sayılı karan, 09/10/2018 tarih ve E:2018/5401, K:2018/6084 sayılı kararı ile 02/04/2018 tarih ve E;2ü18/4492, K:2018/1991 sayılı karan da ayni yöndedir.}

Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 19/10/2021 tarih ve E:2Ö19/2591, K;2021/4815 sayılı karar:

Davacı adına tesis edilen ihtiyati tahakkuk ve 8183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1. ve 3. bentleri uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz işlemlerinin iptal istemiyle açılan davada mahkemece verilen iptal karan, Vergi Dava Dairesince ihtiyatî haciz yönünden yukarıda belirtilen gerekçeye yer verilmek suretiyle reddedilmiş ve bu kararın temyizi üzerine Dairece onanmıştır.

Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 24/04/2018 tarih ve E:2018/4515, K:2018/2512 sayılı karar ile 27/12/2017 tarih ve E:2018/5625, K:2017/10688 sayılı karar:

Davacı hakkında 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca tesis ediîen ihtiyati haciz işleminin iptali İstemiyle dava açıldığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile 13. maddesinin 3. bendinden bahisle, 6183 sayılı Kanun’un kamu alacağının korunması İle ilgili hükümlerini kapsayan Birinci Kısmının İkinci Bölümünde yer alan teminat istenilmesi, ihtiyatî haciz ve ihtiyati tahakkuk müesseselerinin, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem olarak öngörüldüğü, dolayısıyla, özel kanunlara göre henüz tahakkuk etmemiş vergi ve cezalar hakkında, kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla öngörülen ihtiyati haciz kararlarının alınıp uygulanmasının mümkün olduğu, dosyanın incelenmesinden; davacı hakkında vergi inceleme raporuna göre ihbarnamenin düzenlendiği dava konusu ihtiyati haciz işleminin ise daha sonraki tarihte tesis edildiği anlaşıldığından, yukarıda yer alan yasal düzenlemelere göre davacı şirket hakkında İhbarname düzenlenmesinden sonra ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

I.2.Vergi İmgelemesi Sonuçlanıp Tarhiyat Yapıldıktan Sonra Borçlu Hakkında İhtiyati Haciz İşlemi Tesis Edilebileceğine İlişkin Kararlar

Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 07/12/2015 tarih ve £2015/5722, K:2015/8988 sayılı kararı:

8183 sayılı Kanun’un 13, maddesinin 3. bendi uyarınca tesis edilen ihtiyatî haciz işleminin İptali istemiyle açılan davada, ihtiyati haczin, henüz tahakkuk etmemiş veya tahakkuk ettiği halde ödeme vadesi gelmemiş veya vadesi geldiği halde henüz cebren tahsil ve takibata başlanmamiş kamu alacakları için öngörülen geçici nitelikte bîr koruma önlemi olduğu, anılan Kanun’un 13, maddesinde yaslı şartların bulunmasının ihtiyati haciz uygulanması için yeterli görüldüğü, davacı hakkında 8183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca ihtiyati haciz kararı alınmasının, bu maddede belirtildiği üzere hiçbir süreyle sınırlı olmayıp, ihtiyati haciz sebeplerinin gerçekleşmesine bağlı bulunduğu belirtildikten sonra vergi inceleme raporu düzenlenip tarhiyat yapıldıktan sonra tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada işin esası incelenmiştir,

Danıştay Üçüncü Dairesince verilen 01/12/2020 tarih ve E*2Ö19/6583, K:2Ö20/4991 sayılı karar ve 23/12/2021 tarih ve E:2018/5053, K:2021/8438 sayılı karar:

Davacı şirketin, İşlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılar? tarhiyatın güvence altına alınması amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3, bendi uyarınca tesis edilen ihtiyatı haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada işin esası incelenmiştir.

Danıştay Dördüncü Dairesince verilen 08/04/2016 tarih vs E:2Ö15/7735, K:2016/1492 sayılı karar:

Davacı adına, 8183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1, ve 3, bendleri uyarınca tesis edilen ihtiyati haczin kaldırılması istemiyle dava açıldığı belirtildikten sonra, 8183 sayılı Kanun/un 9, maddesinde sayılan hallerin varlığı halinde vergi inceleme safhasından başlanarak cebren tahsil aşamasına kadar teminat istenmesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığı, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan “…amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde…ibaresi başlangıç anını tayine yönelik olup, teminat istemek için alacağın tarh, tahakkuk ve tebliğ ettirilmiş olmasının şart olmadığı, herhangi bir sebeple inceleme safhasında teminatın istenmemiş olmasının; incelemenin bitmesi İle tarha kadarki sûre içerisinde veya alacağın itirazlı olduğu bir devrede veya daha sonraki aşamalarda (ödeme emri ve kesin haciz aşamasına kadar) teminat istenmesine engel oluşturmayacağı, aynı durumun, Kanun’un 13. maddesi uyarınca yapılan ihtiyati haciz ile 17 ve 18. maddeleri uyarınca yapılan ihtiyati tahakkuk ve buna bağlı haciz uygulamaları için de geçerli olduğu, teminat isîenilmediği durumlarda da ortada Kanun’un 9. maddesinde sayılan sebepler varsa hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın gerek tarh öncesi gerekse tarh sonrası aşamalarda teminat gösterilme yükümlüğünün doğduğu andan ödeme emrinin kesinleştiği ve 8183 sayılı Kanun’un 62, maddesi uyarınca haciz işlemi yapılması gereken süreye kadar ihtiyati hacız uygulanabileceği gibi aynı sebeplerin varlığı halinde gerek tarh öncesi gerekse tarh sonrası aşamalarda (alacağın kesinleşmesi anına kadar) her zaman ihtiyati tahakkuk yoluna başvurulabileceği gerekçesiyle vergi incelemesi sonuçlandıktan sonra 6183 sayılı Kanunte göre ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alınamayacağı gerekçesiyle verilen mahkeme karart bozulmuştur.

(Danıştay Dördüncü Dairesinin 17/12/2018 tarih ve E:2018/7289, K:2018/13723 sayılı karart da benzer yöndedir.)

Danıştay Yedinci Dairesince verilen 11/02/2021 tarih ve E;201S/2114, K:2021/967 sayılı karar:

Davacı adına re’sen salınan cezalı özel tüketim vergilerine ilişkin vergi ve ceza ihbarnamelerinin davacıya tebliğ edildiği, 8183 sayılı Kanun’un 9,10, 13 ve 17. maddeleri uyarınca tesis edilen ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve teminat istenilmesine ilişkin işlemlerin İptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrası, 10, maddesinin ikinci fıkrası, 13. maddesinin 1, ve 3. bendi He 17. maddesinden bahisle, Kanun koyucunun, 9.- maddede teminat istenebilmesi İçin gerekli olan koşulları belirttiği, teminat istemenin zamanı hakkında sadece zamanın başlaması noktasında belirlemede bulunduğu, buna göre, vergi incelemesine yetkili memurca yapılan ilk hesaplara göre miktar belirlendiği zaman, bu belirlenen miktar için teminat istenebileceği, madde metninde, bu hesaplamadan sonraki herhangi bir zamanda teminat istenemeyeceğine yönelik bir sınırlamanın yer almadığı, nitekim ilk inceleme tamamlanmadan dahi, ilk belirlemelere göre işlenebilen teminatın, hesaplamalar tamamlandıktan sonra daha gerçekçi miktarlar üzerinden istenebileceği, anılan maddede, teminatın İstenme zamanına yönelik bir sınırlamanın getirilmediği, Kanun’un 10, maddesinin ikinci fıkrasının da bunu teyit ettiği, kamu alacağının korunmasına yönelik geçici tedbir mahiyetinde olan teminat isteme ile ihtiyati haciz ve tahakkuk müesseselerine esasen alacağın var olduğu ve tahsili noktasında risk barındırdığı sürece başvurulabileceği sonucuna ulaşıldığı, 6183 sayılı Kanun’un birinci kısmının “Amme Alacaklarının Korunması” başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, İhtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz müesseselerinin, amme alacağının tahsil imkansızlığına geçici bir koruma önlemi olarak öngörüldüğü ve kanunda belirtilen koşulların varlığı halinde cebren takip safhasına kadar her zaman başvurulabileceği, Kanun’da açıkça öngörülmeyeli süre sınırlamasının uygulanmasının, anılan müesseselerin amacına ve bizatihi konuya İlişkin yasal düzenlemelere aykırılık teşkil edeceği, bu itibarla, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra da teminat isteme, ihtiyati tahakkuk ve haciz işlemlerinin tesis edilebileceği gerekçesiyle aksi yolda verilen mahkeme kararı bozulmuştur.

{Danıştay Yedinci Dairesinin 09/02/2021 tarih ve E:2016/1998, K:2021/864 sayılı kararı da aynı yöndedir,}

Vergi Dava Daireleri Kurulunca verilen 18/11/2020 tarih ve E:2Ö2Ö/1318, K:202Ö/1231 sayılı karar:

Davacı hakkında 8183 şayi Kanun’un 17 ve 18. maddeleri gereğince ihtiyatî tahakkuk, 13, maddesinin 1, vs 3. bentleri gereğince de ihtiyatı haciz karan alındığı belirtildikten sonra, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrası, 10. maddesinin ikinci fıkrası. 13, maddesinin 1, ve 3, bendi ile 17. maddesinden bahisle, Kanun’un 9. maddesi uyarınca ilgiliden teminat istenebilmesi ve dolayısıyla ilgili hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. bendi uyarınca ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için vergi incelemesine başlanmış vs ilk hesaplamaların yapılmış olmasının gerekli ve yeterli olduğu, zira maddede ilk hesaplamalardan sonraki bir aşamada teminat istenemeyeceğine dair bir sınırlama öngörülmediği gibi inceleme tamamlanmadan ilk hesaplamalara göre istenebilecek olan teminatın, hesaplamalar tamamlandıktan sonra net tutarlar özerinden de istenebileceği, Kanun’un 10. maddesinin ikinci fıkrasının da bunu teyit ettiği, bu durumda, geçici bir koruma tedbiri olan teminat isteme, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerine kanunda belirtilen koşulların varlığı halinde cebren takip safhasına kadar her zaman başvurulabileceği, bu nedenle inceleme tamamlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra ihtiyati haciz karan alınamayacağı gerekçesiyle verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmediği belirtilmiştir.

Vergi Dava Daireleri Kurulunca verilen 18/06/2014 tarih ve E:2Öi4/250, K:2Ö14/555 sayılı karar:

Davacı tarafından, hakkında 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 3. bendi uyarınca alınan ihtiyatı haciz karan ite belirtilen tutarda 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yer alan değerlerden 15 gün İçerisinde teminat istenmesine ilişkin işlemin davaya konu edildiği belirtildikten sonra, mahkeme kararının tarhiyattan sonra da ihtiyati haciz karan alınabileceği yolundaki ısrar hükmü aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kararın buna ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilmiştir.

II.3.Danıştay Başsavcısının Düşüncesi
II.3.a.Usul Yönünden

2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39. maddesinde; içtihatları Birleştirme Kurulu, dava dairelerinin veya İdari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayn yerdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay Safkanının havalesi üzerine, Başsavcının düşüncesi arındıktan sonra işi inceler ve lüzumlu görürse, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar veriri hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; içtihadın birleştirilmesi yoluna gidilebilmesi için öncelikle birleştirme istemine konu kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunup- bulunmadığının saptanması gerekmektedir.

2575 sayılı Kanun’un yukarıda anılan hükmünde, kararlar arasındaki aykırılık veya uyuşmazlığın olabilmesi için, kararlara esas alınan maddi olgu ve hukuki dayanaklar aynı olmasına karşın, uyuşmazlığa uygulanan hukuk kuralının değişik yorumu nedeniyle birbirine aykırı karar verilmiş olması gerekmektedir.

Sadece Danıştay Üçüncü m Dokuzuncu Daireleri kararlan ile Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu karartan arasında değil, Dairelerin kendi kararlan içinde de vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyatî haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda birbiri île uyuşmayan içtihatlar bulunmaktadır.

İçtihadı birleştirme kararları ile yeni bir hukuk kuralı ihdas edilmemekte, mevzuat hükümlerinin hangi anlamda uygulanacağı saptanmakta ve bunlara açıklık kazandırılmaktadır.

Yargısal içtihatlar genel kural niteliğinde değildir. İçtihat; beili somut bir olayın hukuki çözümünde ortaya konan ilkedir. Eğer bîr başka olay, temel nitelikleri itibarıyla içtihattaki olayla esaslı benzerlik gösteriyorsa, o olayın çözümünde de aynı ilkeden hareket edilir. Eğer olay, içtihattaki olayla benzerlik göstermesine karşın, bunun yanında, verilecek hükmün değişmesini gerektiren, kendine özgü, başka somut özelikler taşıyorsa İçtihadın bağlayıcılığından söz edilemez. İçtihadı birleştirme kararında ise, olayların teme! nitelikleri bir yana bırakılarak genelleştirme yapılmaktadır,

Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri ite Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu kararlarının, verilmelerine neden olan uyuşmazlığın kaynaklandığı olay ve bu olaya uygulanan hukuk kuralları bakımından değerlendirilmesi ve bu açıdan ele alınması gerekmektedir.

8183 sayılı Kanunim 13. maddesinde yer alan ihtiyati haciz işlemi; sayılan maddede yedi bent halinde düzenlenen ihtiyati haciz sebeplerinin bulunup bulunmadığı yönünden her bir olay için ayrı ayn değerlendirme sonucuna bağlı olarak tesis edilmesine karar verilen bir işlemdir. Bu nedenle içtihadın birleştirilmesi İstemine konu kararlarda, farklı ihtiyati haciz sebeplerinin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

Anılan daire karartan arasında içtihat ayrılığına sebep olduğu İddia edilen ortak nokta; “vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyatlar yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği” konusudur, içtihadı birleştirme istemine konu olan kararlar, bu çerçeve ite sınırlı olarak ele alındığında, aynı hukuki duruma farklı çözümler getirdiği sonucuna varılan Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Daireleri tarafından verilen; vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyatlar yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis edilemeyeceği yönündeki kararlar ile Danıştay Dördüncü, Yedinci Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen; vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyatlar yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyatî haciz İşlemi tesis edilebileceği yönündeki kararlar arasında aykırılık bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, ihtiyatî haciz uygulanmasına ilişkin koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkabilecek durumların değerlendirilmesine ilişkin takdir hakkının ilgili yargı organına ait olduğu hususu da göz önünde bulundurularak, anılan içtihatlardaki; “vergi İncelemesi sonuçlanıp tarhiyatlar yapıldıktan sonra borçlu hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği” konusu ile sınırlı olarak aykırılığın giderilmesi, 2575 sayılı Kanun’un 39, maddesinde yer alan usule aykırı olmayıp, anılan içtihatların yukarıda sınırı çizilen konu çerçevesinde birleştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

II.3.b.Esas Yönünden

8183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Birinci Kısmının “Amme Alacaklarının Korunması” başlıklı İkinci Bölümünde, amme alacaklarının korunmasına yönelik teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer korunma hükümlerine yer verilmiştir. Kanun’un “İhtiyati haciz” başlıklı 13. maddesinde; ihtiyati haciz kararı alınmasını gerektiren nedenler yedi bent halinde tadat edilmiş olup, bu nedenlerden îlki, 6183 sayılı Kanun’un 9, maddesi gereğince teminat istenmesini gerektiren halterin mevcut olması haliçtir. Teminat istenmesini gerektiren hallere ilişkin anılan Kanun’un “Teminat isteme” başlıklı 9. maddesi şu şekildedir:

“213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344.maddesi uyarınca vergi zıyaı cezası kesilmesini gerektiren halter île 359 -uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir.

Türkiye’de ikametgâhı bulunmayan amme borçlusunun durumu amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat İsteyebilir.”

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi zıyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde teminat isteneceği yönündeki bu koşullar, aynı zamanda 13. maddenin 1. bendinde ihtiyatî haciz nedeni olarak da gösterilmiştir.

Yukarıda belirtilen 9.maddenin ilk paragrafının son kısmında “istenebilir” değil “istenir” şeklinde “emredici” bir ifade kullanılmış, teminat istenmesi halini İdarenin uygun görmesine bağlamam ıştır. Şayet 9. madde uyarınca teminat istenmesini gerektiren bir hal varsa teminat istenecektir.

Burada dikkat çeken husus;

Kanun koyucunun, 13.maddenin 1.bendindeki düzenleme ile teminat gösterilmemesi halini kastetmiyor olmasıdır.

Çünkü teminat gösterilmemesi durumu 13.maddenin 4.bendinde düzenlenmiştir. Kanunun 13.maddesinin 1.bendinde yer alan ihtiyati haciz nedeni, teminat istenmesi ya da istenmiş olması değildir. Teminat istenmesini gerektiren durumun varlığı İhtiyati haciz uygulaması için yeterli görülmüştür. Bu durumda, teminat istenmemiş olsa bile, teminat istenmesini gerektiren koşullar oluşmuş ise doğrudan ihtiyati haciz yoluna gidilebilecektir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde, teminat istenmesinden sonra verilen sürenin dolmasının beklenilmesi zorunluluğu olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Nitekim verilen sürenin dolmasından sonra teminat gösterilmez ise, 13, maddenin 4. bendi uyarınca zaten ihtiyati haciz yoluna gidilecektir. Bu şekildeki bir düzenleme ile teminat istenmesini gerektiren koşullar oluşmuş ise derhal ihtiyati haciz kararı alınabilecek, aynı zamanda teminat istenmiş ve süre de verilmiş ise henüz verilen süre dolmadan da doğaldan İhtiyati haciz karan alınıp, süre sonunda teminat gösterilmesi veya verilmesi durumunda ihtiyati haczin kaldırılması yoluna gidilmesi imkânının da sağlandığı anlaşılmaktadır.

Burada Kanun koyucunun, kötü niyetli amme borçlularına karşı, kamu alacağının korumasız kaldığı bir zaman dilimi bırakmamayı amaçladığı söylenebilir.

1 sıra no’îu Tahsilat Genel Tebliğinde; 8183 sayılı Kanunim 13, maddesinin (1) numaralı bendi gereğince uygulanacak ihtiyati hacizlerde, borçlu tarafından teminat gösteril inceye kadar beklenilmesinin zorunlu olmadığı belirtilmiştir.

Teminat istenmesinin vergi incelemesine yetkili olanların ilk hesaplarına dayandırılmasının sebebi; teminat miktarı konusunda keyfilikten kaçınmaktır. Henüz kesin olmayan inceleme elemanının ilk hesaplamalarına göre teminat istenebilirken, kesin miktarların tespit edildiği tarhiyat işleminden sonra teminat istenememesi, kamu alacağının güvence altına alınmasına yönelik amaca uygun gözükmemektedir.

Öte yandan teminat istenmemiş olsa dahi, teminat İstenmesini gerektiren koşulların oluşmuş oiması durumunda doğrudan ihtiyati haciz yapılabilmesini tarhiyat aşaması ile sınırlı tutacak bir Kanun hükmü de bulunmamaktadır. Buna göre, şayet teminat istenmesini gerektiren koşullar oluşmuş ise, kesinleşmiş bulunan alacaklar için de doğrudan ihtiyati haciz yoluna başvurulabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Esasen Kanun koyucu teminatın istenmediği durumları kapsayacak şekilde aynı olayı, hem 6183 sayıü Kanun’un 17 ve 18, maddesinde ihtiyati tahakkuka bağlı ihtiyati haciz sebebi saymış, buna karşın 13. maddenin (4) numaralı bendindeki durumu ihtiyati tahakkuk sebebi saymamıştır. Çünkü teminat istenilmemiş olan ve tahakkuk etmemiş durumda bulunan alacaklar için Vergi Usul Kanunumdaki vergilendirme süreci gereği, Kanun koyucu öncelikle bunların ihtiyati tahakkukunun yapılmasını, daha sonra da ihtiyati haczinin yapılmasını öngörmüştür.

Böylece, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve 359.maddesinde sayılan hallere temas eden durumlarda; vergi incelemesinin tamamlanıp vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğinden sonra, atacak tahakkuk edip kesinleştiği İçin artık Kanun’un 17. ve 18. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tahakkuka bağlı ihtiyatî haczin uygulanma olanağı kalmadığından doğrudan ihtiyati haciz yöntemine başvurulabilecektir.

Öte yandan, 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 2, 3 ve S. bentlerinde yer alan, borçlunun ikametgâhının olmaması, borçlunun kaçması veya kaçma, mallarını kaçırma ve hileli yollara başvurma ihtimalinin bulunması, süresinde mal bildiriminde bulunmaması gibi haller tarhiyat öncesinde olduğu gibi tarhiyat sonrasında ve vergilendirmenin her aşamasında ortaya çıkabilecek durumlardır. Vergi tarh edildikten sonra bu nedenlere bağlı olarak ihtiyati haciz yoluna gidilemeyeceğinin kabul edilmesi, 6183 sayılı Kanun’un birinci kısmının ikinci bölümünde yer alan kamu alacaklarının korunmasına yönelik getirilmek istenen amaca aykırı olacaktır.

İhtiyati haciz; kamu borçlusunun menkul ve gayrimenkul mallan ile alacak ve haklarına gelecekte yapılacak cebren tahsil sürecinin borçlu tarafından engellenmesini önlemek amacıyla düzenlenmiş bir koruma önlemidir.

Başka bir ifade ite ihtiyati haciz; kamu alacağının doğumundan tahsiline kadar geçen sürede, alacağın tahsilini tehlikeye düşürecek bir durum ortaya çıkarsa ödeme süresi beklenmeden vadesinden önce uygulanan bir güvenlik müessesesidir.

Bu yönüyle kesin haciz işleminden farklıdır. Kesin haciz işlemi, doğrudan doğruya alacağın ödenmesine yönelik bir icra takip işlemidir. İhtiyati haciz, kamu alacağının tahsili amacına ulaşmaya yardımcı olan bir basamaktır.

Bütün bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; ihtiyati haczin Kanurs’da belirtilen sebeplerin mevcudiyeti halinde hiçbir süreyle sınırlı olmaksızın başvurulan bir önlem olması nedeniyle hem kesinleşmemiş, hatta tarh edilmemiş alacaklar için hem de tahakkuk etmiş alacaklar için uygulanabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, verginin tarh veya tahakkuk edip etmediği ya da ihbarnamelerin düzenlenip düzenlenmediği hususlarını, ihtiyati haciz uygulaması konusunda bir ölçüt ya da kıstas olarak esas almak mümkün görülmemektedir, ihtiyati haciz kararının, vergi tarh edildikten sonra yapılamayacağının kabul edilmesi, 6183 sayılı Kanun ile Vergi Usu! Kanunu’nufî ilgili hükümleriyle örtüşmeyeceği gibi bu Kanunların birbiri ite olan karşılıklı uyumunu bozacak sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

Açıklanan nedenlerle, ihtiyati haczin henüz tahakkuk etmemiş veya tahakkuk ettiği halele ödeme- vadesi gelmemiş veya vadesi geldiği halde henüz cebren tahsil ve takibata başlanmamış kamu alacakları için öngörülen geçici nitelikli bir koruma önlemi olduğundan hareketle ve ihtiyati haciz uygulamasında, vergi incelemesi tamamlanarak tarhiyatın yapılıp yapılmamasının, belirleyici bir husus olarak değerlendirilemeyeceği ve kamu alacağının cebren tahsili aşamasına kadar her safhasında ihtiyati haciz uygulanmasına liişkin koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden yapılacak İnceleme sonucuna göre ihtiyati haciz kararı alınabileceği hususları da dikkate alınarak, aykırı olduğu İleri sürülen içtihatların; ‘Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyatiar yapıldıktan sonra ihtiyati haciz karan alınabileceği” yönündeki kararlar doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

III.KONU ÎLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
III.1.6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun

6183 sayılı Kanun’un ‘‘Kanunun şümulü14 başlıklı 1.maddesinde,

“Devlete, vilayet hususi İdarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi feri amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız filî ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları iie; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.

Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekil ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur.”;

“Teminat isteme” başlıklı 9. maddesinde,

“(Değişik birinci fıkra; 26/11/1980-2347/1 md.) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344 üncü maddesi uyarınca vergi zıyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ite 359 uncu maddesinde sayılan haltere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetki memurlarca yapılan İlk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir.

Türkiye’de ikametgahı buiunmıyan amme borçlusunun durumu amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat istiyebilir.”;

‘İhtiyati haciz” başlıklı 13. maddesinde,

‘İhtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddette mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle, haczin ne surette yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tatbik olunur;

  • 9 uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip halter mevcut ise,
  • Borçlunun belli ikametgahı yoksa,
  • 3 Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa,
  • Borçludan teminat gösterilmesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet tekiiff veya gösterdiği kafi! kabui edilmemişse,
  • Mal bildirimine çağrılan borçlu bel müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa,
  • Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müsteizim fiil dolayısiyie amme dâvası açılmış ise,
  • İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer mallan hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30 uncu maddelerinin tatbikim icabeitiren haller varsa.”;

“ihtiyati tahakkuk” başlıklı 17. maddesinde,

“(Değişik birinci fıkra: 26/11/1980 – 2347/2 rrsd,} Aşağıdaki hallerden birinin bulunması takdirinde vergi dairesi müdürünün (5346 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürünün ve/veya müdürün) yazılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı, mükellefin henüz tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden Malîye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek olanlarla bunların zam ve cezalarının derhal tahakkuk ettirilmesi hususunda yazılı emir verebilir.

Vergi dairesi müdürü (5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında (Defterdarlık olarak değiştirilmiştir), ilgili grup müdürü ve/veya müdür) bu emri derhal tatbik eder:

  • 13 üncü maddenin 1, 2, 3 ve 6 inci bentlerinde yazılı ihtiyati haciz sebeplerinden birisi mevcut İse,
  • Mükellef hakkında 110 uncu madde gereğince takibata girişilmişse,
  • Teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse.”;

“İhtiyati tahakkukun neticeleri” başlıklı 10, maddesinde;

“Hakkında 17.madde gereğince muamele yapılan mükellefin mezkûr maddede yazılı vergi, resim ve cezalarından matrahı belli olanlar, itirazi olsun olmasın, hesap edilen miktar üzerinden derhal tahakkuk ettirilir.

Geçmiş yıllara ve cereyan etmekte olan yılın geçen aylarına ait matrahı henüz belli olmayan ve 17.maddede sayılan vergi, resim ve cezaları geçici olarak ve haricî karinelere göre takdir yolu ile tespit ettirilen matrahlar üzerinden hesaplanır. Su suretle hesap olunan vergi, resim ve bunların zam ve cezaları derhal tahakkuk ettirilir.

Bu esasa göre tahakkuk eden vergi ve resimler ve bunların zam ve cezaları kanunlarına göre ödeme zamanları gelmeden tahsil olunmaz. Ancak bunlar için derhal ihtiyati haciz tatbik olunur. 17.maddenin 3.bendine giren hallerde ihtiyati haciz muvazaalı teşebbüsten vergi ve resim bakımından faydalananların malları hakkında tatbik olunur.

Bu maddedeki geçici takdirler, takdir komisyonları tarafından talep tarihînden itibaren azami bir hafta içinde yapılır.” hükümleri yer almıştır,

III.2.Vergi Usul Kanunu

213 sayılı Kanun’un Tarh” başlıklı 20.maddisinde;

“Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu atacağı miktar itibariyle tesbit eden idari muameledir,”:

“Tebliğ” başlıklı 21.maddesinde;

‘Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ife bildirilmesidir.’’;

“Tahakkuk” başlıklı 22.maddesinde;

“Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.”;

“Vergi zîyaf başlıklı 341.maddesinde;

“Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ite ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.

Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanması veyahut haksız ladenin geri alınması ceza uygulanmasına manî teşkil etmez.”;

“Vergi ziyaı cezası” başlıklı 344.maddesinde;

“(Değişik: 22/7/1998-4369/11 md.) (Değişik, birleştirilen birinci ve ikinci fıkra; 23/1/2008-5728/275 mcL) 341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyama sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında zıyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.

Vergi ziyama 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.

Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.

(Son fıkra Mülga; 11/8/1999-4444/14 md.)” hükümlerine yer verilmiştir,

III.3.Sayılı Danıştay Kanunu

2575 sayılı Danıştay Kanunun “İçtihatları birleştirme kurulunun görevleri” başlıklı 39. Maddesinde;

İçtihatları Birleştirirse Kurulu, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay Başkan s m n havalesi üzerine, Başsavcının düşüncesi alındıktan sonra işi inceler ve lüzumlu görürse, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar verir.”;

‘İçtihatların birleştirilmesini istemeye yetkili olanlar” başlıklı 40.maddesinde;

  • İçtihatların birleştirilmesi veya birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi, Danıştay Başkanı, konu ile ilgili daireler, idari ve vergi dava daireleri kurulları veya Başsavcı tarafından istenebilir.
  • Aykırı kararlarla ilgi kişiler, içtihatların birleştirilmesi için Danıştay Başkanlığına başvurabilirler.
  • Kurulun, içtihatların birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkındaki kararları, gönderildikten tarihten itibaren bir ay içerisinde Resmî Gazete’de yayımlanır.
  • Bu kararlara Danıştay daire ve kurulları ile idari mahkemeler ve idare uymak zorundadır.”

hükümleri yer almıştır.

IV.SONUÇ

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu önceki bölümlerde açıklanan yasal hükümler ve verilen kararları değerlendirmek suretiyle;

Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1 bendine göre ihtiyati haciz işlemi tesis edilemeyeceği doğrultusunda içtihadın birleştirilmesine oyçokluğuyla;

Vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra borçlu hakkında 6183 sayılı Kanun’un 13.maddesinin 3.bendine göre ihtiyatî haciz işlemi tesis edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay Vergi Dava Daireleri ve Kurulu kararlan arasındaki aykırılığın içtihadın birleştirilmesi yoluyla giderilmesine yer olmadığına oybirliğiyle

karar vermiştir.

Kaynak:

– 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun

– 213 sayılı Vergi Usul Kanunu

– 2575 sayılı Danıştay Kanunu

 

[1] 12.11.2022 tarih ve 32011 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir