Şirketler Neden 3.Kuşağa Geçemiyor

1

I.GİRİŞ

Bin bir zahmetle bir araya getirdikleri sermayelerini ticarette somut bir yatırıma çevirenlere ‘Birinci Kuşak’ diyoruz. Genelde ‘dedeler’ olur bunlar. Alaylıdırlar. Sahadan gelmişler ve sokağı çok iyi tanırlar. Tecrübeleri ve saygınlıklarıyla beraber piyasa da yer edinmişlerdir.

Dedelerin çocukları da iş dünyasına adım atarlar. Bunlarda ‘İkinci Kuşağı’ oluştururlar. Bunlarında çoğunluğu alaylıdır, pek azı okumuştur. Babalarının şirketlerinde çeşitli görevler almışlardır. Kurucu babalarının otoriter tavırları ve özellikle fabrikalarda bilfiil çalışmalarının teşviki sonucunda epeyce tecrübe kazanırlar.

II.ÜÇÜNCÜ KUŞAK

Buraya kadar anlatılan, kurucu ‘Dede’nin’ ve çocuklarının şirketlerini piyasada belli bir konumda tutmayı başardıkları ve önemli işlere imza attıklarına çoğumuz şahit olmuşuzdur.

Peki, 3.Kuşak.. İşte sonun başlangıcının tamda yeri burası. 3.Kuşağın pek çoğunun yurtdışında eğitim aldığı, yabancı dil bildiği bir nesil olarak iş hayatına adım atmasıyla şirketler de birçok dinamikler etkilenmeye başlar.

Üçüncü kuşak kuzenler topluluğudur. Kardeşlerin bir konuda anlaşmakta zorlandığı bir ortamda, birbirine neredeyse tamamen zıt karakterli kuzenlerin yönetim kurullarında yer alması bir facianın dönülemez virajını oluşturuyor.

Üçüncü kuşak yani kuzenlerin birlikteliği tamamen ebeveynlerin yönlendirmesiyle içinden çıkılamaz bir hal alır. Kuzen eşleri ve en önemlisi annelerin de işin bir tarafında yer almasıyla ‘malum sona’ doğru hızla ilerlenmiş oluyor.

II.1.Üçüncü Kuşakla Beraber Başlayan Sorunlar

Dedelerin kurduğu o güzelim şirketler kuzenler tarafından parçalanmaya doğru koşar adımla ilerler. Parçalanan şirketlerin çok azı hayatına devam edebiliyor. Dağılan, ayrılan grup şirketlerine finansman piyasası tarafından yüksek risk notları veriliyor. Birlikteliğin edindiği özellikle gayrimenkul sermayenin dağılımında çoğu zaman şiddete başvuruluyor. Birbirleriyle birçok konuda ters düşen kuzenlerin özellikle eşleri ve anneleri de savaşa dâhil olunca babaların da ilişkileri nihayet bitme noktasına geliyor.

Bu kadar durum tespiti oldukça etraflı oldu bence. Peki, sorunun çözümü yani şirketlerin yüzyıllara meydan okuyacak kadar güçlü ve devam edebilir bir yapısı neden yok?

III.ÇÖZÜM NASIL OLMALI

Sonsuz diye bir kavram iş dünyasında hayalî bir durumdur. Bunun yerine İngilizce ‘Sustainability’ yani ‘Sürdürülebilirlik’ kavramını kullanırız. Neyi sürdüreceğiz? Elbette ki çağın en önemli çıktısı olan Teknolojiyi, bilimi, uluslararası standartları bünyesine adapte edecek olan ‘Kurumsal Yönetim Sistemlerini’..

Ticari sistem bir çıktı üreten, girdileri işleyen fonksiyon kümesidir. Emeği, enerjiyi, ham maddeyi alır pazarın ihtiyaç duyduğu ticari bir mal ya da hizmete dönüştürür. Bunun her aşamasında insanın emeği vardır.

Dolayısıyla insanın örgütlenmesi, koordinasyonu ve amaçlara ulaşılmasında motive edilmesi için bir sisteme ihtiyaç vardır. Kurumsal yönetimle beraber işletmenin tüm kaynakları en verimli ve en karlı olacak şekilde yönetilmek üzere kurgulanır.

Kurumsal yönetime geçişin ilk adımı, Şirket anayasasının tüm paydaşlar tarafından hazırlanarak yürürlüğe girmesidir. Tüm aile fertlerinin görevleri, sorumlulukları, görev süreleri net bir şekilde belirlenir. Karar almada tüm prosedürler şeffaf bir şekilde yürütülür. Aile üyelerinin şirketteki konumları, aile üyesi oldukları için değil bu konuma layık oldukları için belirlenir. Yönetici seçimi ‘Liyakat’ esasına göre belirlenir. Çalışan herkesin çalışma sınırları net bir şekilde tarif edilir. Aile üyelerinin harcamaları kesin bir rakama bağlanır. Aile bağlarının güçlü bir şekilde devamı şirket dışındaki aktivitelerle de desteklenir. Fakat bu aktivitelerde eltilerin gösteriş savaşına dönüşme riskine karşı çok dikkat edilmelidir.

Çocukların eğitiminin yanı sıra şirkette yönetim gücü vermeden önce muhakkak tecrübeli ve bilgili insanların yanında yetişmesi sağlanır. Emir almayı bilmeyen, öğrenmeyen çocuklara, yönetim sorumluluğu verilmesi o şirkette yönetimi despotça yapmasına neden olur. Nasıl ki sancağa çıkmadan, lalasından tam not alıp halkın içine karışmadan, yerel yönetim tecrübesi kazanmadan tahta çıkamayan Osmanlı sistemi, uzun süre devletin bekasına hizmet etmişse, 3.kuşağa da bu durum uygulanmalıdır.

Şirketin uzun yıllar hayatta kalmasının en önemli uygulamalarından birisi ve belki de en önemlisi Liyakat’a dayalı insan kaynağı oluşturmak. Aile üyelerine, şirket sahipliğini kullanarak, profesyonel yöneticilerin yönetimlerini sekteye uğratacak yetkileri vermemektir.

IV.SONUÇ

Kurumsal yönetim iyi anlaşılmalıdır. Şirketiniz hangi sektörde ve düzeyde olursa olsun profesyonel yönetime geçmelisiniz.

Hedefleri olan, stratejilerini belirleyen, planlamalarını oluşturmuş ve tüm kaynaklarını verimli, karlı ve dürüstçe yönetecek kadrolara ve bu kadroları motive edip ileriye taşıyacak ekip liderlerine sahip olmasınız.

Uzun yaşamın sırrı sağlıklı düşünebilecek insanları bünyenizde toplamak ve onları elinizde tutmakla başlar.

1 thought on “Şirketler Neden 3.Kuşağa Geçemiyor

  1. Uzmanca bir tahlil yapılmış.Aile fertlerinin teorik bilgilerini pratik tecrübe ile tamamlamaları kuşkusuz bir süreklilik sağlar.Hak hukuk bilinci,etik ahlak ve çalışma disiplininin kişilere kazandırılması ve önemsenmesi istikrara büyük fayda sağlar.
    Her ferdimizin taş üstüne taş koyarak bu memleketi inşa etmesi dileğimdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir