Bağışlanan Ramazan Kolilerinin Vergisel Yönden Değerlendirilmesi

0

I.GİRİŞ

Maneviyatın ve yardımlaşma isteğinin en yoğun olduğu Ramazan ayının içerisine girmiş bulunmaktayız. Kişiler ve şirketler, bu ayda yardıma ihtiyacı olan insanlara başta gıda olmak üzere bir kısım desteklerde bulunmaktadırlar.

Manevi anlamda yapılan bu tür yardımların bir de vergisel yönü bulunmaktadır. Nitekim bu yardımların doğrudan ihtiyaç sahiplerine yapılması veya belli kuruluşlar aracılığıyla yapılması vergilendirmede önem arz etmektedir. Yine işletme, mevcut çalışanlarına da Ramazan ayı dolayısıyla yardımlarda bulunabilir ancak bu yardımların da yine vergisel açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu çalışmamızda işletmeler tarafından Ramazan ayı dolayısıyla ihtiyaç sahipleri ve çalışanlara yapılan yardımlar vergisel açıdan değerlendirilecektir.

II.RAMAZAN KOLİSİ ŞEKLİNDE YAPILAN YARDIMLAR

İşletmeler Ramazan ayı dolayısıyla ihtiyaç sahiplerine tüketime uygun gıdalardan oluşan erzak kolileri aracılığıyla yardımda bulunabilir. İşletmeler bu yardım kolilerini kendisi hazırlayabileceği gibi piyasandan da satın alarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilir. Hatta son dönemlerde büyük market zincirlerinin uyguladığı Ramazan Hediye Kartı, Ramazan Hediye Çeki vb. yöntemlerle de ihtiyaç sahiplerine Ramazan ayı dolayısıyla yardımlar yapılabilmektedir.

II.1.Doğrudan İhtiyaç Sahiplerine Yapılan Yardımlar

Gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında kazancın safiliği ilkesi benimsenmiş olup bu kapsamda gelirin elde edilmesine yönelik yapılan harcamalar vergiye tabi gelir/kazancın tespitinde hasılattan indirilmektedir.

Vergi matrahının tespitinde indirilecek giderlere ve indirimi kabul edilmeyen ödemelere Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer verilmiştir. Yine elde edilen kazanca ilişkin olmamasına rağmen Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesinde bir kısım ödemelerin vergi matrahının tespitinde beyannamede ayrıca gösterilmek şartıyla indirim konusu yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesinde belirtilen şartların sağlanması durumunda işletmeler tarafından yapılan yardım ve bağışlar beyanname üzerinden indirim konusu yapılabilmektedir.

İşletmeler tarafından ihtiyaç sahiplerine doğrudan yapılan Ramazan Kolisi şeklindeki yardımlar kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin olmayan harcamalar olduğundan kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi kabul edilmeyecek ve aynı zamanda Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesinde belirtilen şartları sağlamadığından da beyanname üzerinden indirim konusu yapılamayacaktır.

Bu kapsamda yapılan yardımlar gelir ve kurumlar vergisinin tespitinden kanunen kabul edilmeyen gider olarak matraha eklenmesi gerekmektedir.

Öte yandan KDV Kanunu’nun 30’uncu maddesinin birinci fıkrasının d bendi gereğince Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilememektedir.

Buna göre bu şekilde yapılan yardımlar dolayısıyla ödenen katma değer vergisi de indirim konusu yapılamayacaktır.

II.2.Gıda Bankacılığı Faaliyetinde Bulunan Dernek Ve Vakıflar Aracılığıyla Yapılan Yardımlar

İşletmeler yardım amacıyla verecekleri Ramazan kolilerini “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflar” aracılığıyla da ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde, fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

 Yine Gelir Vergisi Kanunu’nun 89/10 maddesinde de fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin beyanname üzerinden indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Öte yandan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Diğer İndirimler”i düzenleyen 10’uncu maddesinde bu kapsamda bir indirim söz konusu değildir. Ancak kurumlar vergisi mükellefleri bu şekilde yapacakları yardımları Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendi kapsamında indirim konusu yapabilecektir.

Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışlara ilişkin usul ve esaslar 251 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile belirlenmiş olup gıda bankacılığı nedeniyle vergi avantajlarından yararlanılabilmesi için;

 – Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi bağışının dernek veya vakfa yapılmış olması,

 – Bağışı kabul edecek dernek veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda, temizlik, giyecek ve yakacak yardımı yapabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması,

 – Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışların gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğinde olması,

 – Bağışların şartlı olarak (bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere) yapılması gerektiği açıklamalarına yer verilmiştir.

 5035 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun anılan maddesine eklenen ve yukarıda bahsi geçen bent hükümlerine göre gıda bankacılığı kapsamında yalnızca gıda maddelerinin bağışı söz konusu iken, 5281 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrasında 1/1/2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere temizlik, giyim ve yakacak maddeleri de bu kapsama alınmıştır. Dolayısıyla, 5281 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sonrasında 251 seri no.lu Gelir Vergisi Tebliğinde yer alan düzenlemelerin gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri bağışı için geçerli olduğu anlaşılmalıdır.

3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/2-b maddesinde fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin tesliminin vergiden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanun’un indirilemeyecek katma değer vergisini düzenleyen 30/1-a maddesinin parantez içi hükmü gereğince de KDV Kanunu’nun 17/2-b maddesi kapsamında yapılan teslimlere ilişkin yüklenilen KDV’ler genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılabilecektir.

Buna göre fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri dolayısıyla düzenlenen faturada katma değer vergisi hesaplanmayacak olup bu teslimlere ilişkin yüklenilen KDV’ler ise genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılabilecektir.

II.3.Türkiye Kızılay Derneği Aracılığıyla Yapılan Yardımlar

11 Haziran 1868 tarihinde “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti adıyla kurulan Türkiye Kızılay Derneği bu adını 1947 yılında almıştır. Kızılay, tüzel kişiliğe sahip ve özel hukuk hükümlerine tabi bir kurumdur. Uluslararası Kızılay-Kızılhaç temel ilkeleri olan; İnsaniyetçilik, ayırım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkelerine bağlı olarak faaliyet gösterir.

Kızılay’ın amacı, her nerede görülür ise, hiçbir ayrım yapmaksızın insanın acısını önlemeye veya hafifletmeye çalışmak, insanın hayatını ve sağlığını korumak, onun kişiliğine saygı gösterilmesini sağlamak ve insanlar arasındaki karşılıklı anlayışı, dostluğu saygıyı, işbirliğini ve sürekli barışı getirmeye uğraşmaktır. Kızılay ihtiyaç anında dayanışmanın, ıstırap anında eşitliğin, savaşın en kızgın anında insancıllığın, tarafsızlığın ve barışın simgesidir.

Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.

Savaşta ve barışta, her türlü doğal afetlerde mazlumların yanında olan Türkiye Kızılay Derneği’nin en büyük gelir kaynağı halkımız tarafından herhangi bir karşılık beklenmeden nakdi veya ayni olarak yapılan her türlü bağışlardır.

Türkiye Kızılay Derneğine makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu maddesinin birinci fıkrasının 11 numaralı bendi gereğince  beyanname üzerinden indirim konusu yapılırken, aynı fıkranın 4 numaralı bendi gereğince de aynı kuruma yapılan ayni bağış ve yardımlar beyan edilecek gelirin % 5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için % 10’unu) aşmamak üzere indirim konusu yapılabilmektedir. Bu hüküm kurumlar vergisi mükellefleri için de geçerli olup kalkınmada öncelikli yöreler için herhangi bir ayırım yapılmamıştır.

Türkiye Kızılay Derneği barınma, beslenme, giyim, kırtasiye malzemesi, hijyen ürünleri, elektronik cihaz, mobilya vb. mal ve eşyaları ayni bağış olarak kabul etmektedir. Ayrıca gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğinde olan ürünler “Gıda Bankacılığı” kapsamına girmektedir.

Bu kapsamda Türkiye Kızılay Derneğine gıda bankacılığı kapsamında yapılan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi yardımlarına ilişkin bedellerin tamamı kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Öte yandan Türkiye Kızılay Derneği veya Gıda Bankacılığı faaliyetinde bulunan derneklerle imzalanan protokol gereğince belediyelerce bu kapsamda toplanacak yardımlar da kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.[1]

KDV Kanunu’nun 11,13,14,15,16, 17’inci ve bazı geçici maddelerinde belirtilen işlemler vergiden müstesna tutulmuştur.

KDV Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının h bendinde Türkiye Kızılay Derneğine tüzüğünde belirtilen amaçlarına uygun olarak afet yönetimi ve yardımları, barınma, beslenme, sosyal yardımlar, toplumu bilinçlendirme, ulusal ve uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası Kızılay-Kızılhaç Hareketi faaliyetleri, savaş veya olağanüstü hâllerdeki görevleri ile kan, sağlık, göç ve mülteci hizmetlerini (sığınmacı hizmetleri dâhil) yerine getirmesine yönelik görevler kapsamında yapılan teslim ve hizmetler; Türkiye Kızılay Derneğinin ulusal ve uluslararası işbirlikleri, uluslararası mensubiyet ve üyelikleri, Birleşmiş Milletlere bağlı kurum ve kuruluşlar ile uluslararası akreditasyonu olan yardım kuruluşlarıyla yürüttüğü insani yardım faaliyetleri kapsamındaki teslim ve hizmetlerin vergiden istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanun’un 30/a maddesinde ise vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası dolayısıyla yüklenilen KDV’lerin indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Tam istisna kapsamında yapılan işlemler KDV’den istisna olup düzenlenecek faturalarda KDV hesaplanmaz ve istisna kapsamına giren işlemler dolayısıyla yüklenilen vergiler mükellefler tarafından indirim konusu yapılır, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde ise iadesi talep edilebilecektir.

Kısmi istisna kapsamında yapılan işlemler de KDV’den istisna olup düzenlenecek faturalarda KDV hesaplanmayacaktır. Ancak Kanun’un 30/a bendindeki parantez içinde belirtilen işlemlerden doğanlar hariç söz konusu mal ve hizmetlerden kaynaklanan KDV indirim konusu yapılamaz

Buna göre Türkiye Kızılay Derneğine bağış amacıyla yapılan teslim ve hizmetler KDV’den istisna tutulmuştur. Söz konusu istisna tam istisna kapsamında yer almakta olup bağış yapan mükellefler tarafından yüklenilen KDV öncelikle indirim konusu yapılacaktır. İndirim konusu yapılamayan KDV ise mükellefin talebi halinde kendisine iade edilecektir.

II.4.Belediyeler Aracılığıyla Yapılan Yardımlar

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin (10) numaralı bendinde, fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin ticari işletmeye dahil olanların maliyet bedelinin safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen yetki çerçevesinde gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışlara ilişkin usul ve esasları düzenleyen 251 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “2. Bağışın Yapılacağı Dernek veya Vakıflar” başlıklı bölümünde ise, gıda maddesi bağışının dernek veya vakfa yapılmış olması gerektiği, ihtiyacı bulunanlara doğrudan veya başka organizasyonlar aracılığıyla yapılacak gıda yardımlarının Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin (10) numaralı bendi ile 89’uncu maddesinin (6) numaralı bendi kapsamında yapılmış bağış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmayacağı açıkça belirtilmiştir.

Bu nedenle, söz konusu bağışların ihtiyacı bulunanlara belediyeler aracılığıyla yapılması mümkün olmayıp, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesinde, gıda bankacılığı faaliyetinin belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında sayılması da durumu değiştirmemektedir. Dolayısıyla, belediyelere gıda bankacılığı kapsamında gelir/kurumlar vergisi mükelleflerince yapılan bağışların, safi kazancın tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin (10) numaralı bendine göre gider olarak indirilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının % 5’ine kadar olan kısmı kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Aynı hüküm, gelir vergisi mükelleflerine yönelik olarak 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu maddesinin 4 numaralı bendinde yer almakta olup ayrıca, aynı maddenin son fıkrasında da bağış ve yardımın nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu teşkil eden mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, yoksa Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek değerinin esas alınacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, gerek kurumlar vergisi mükelleflerince gerekse gelir vergisi mükelleflerince belediyelere yapılan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri bağışlarının makbuz karşılığı yapılması ve karşılıksız olması halinde, bunların maliyet bedelinin ilgili yıla ait kurum kazancı veya yıllık toplamı beyan edilecek gelirin % 5’ine kadar olan kısmının kurumlar vergisi beyannamesi ve gelir vergisi beyannamesinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurum kazancından ve beyan edilecek gelirden indirilebilmesi mümkün bulunmaktadır.[2]

II.5.Diğer Dernek ve Vakıflar Aracılığıyla Yapılan Yardımlar

Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu maddesi Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesi gereğince kamu yararına çalışan dernekler ve Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin/ kurum kazancının % 5’ini (gelir vergisi mükellefleri için kalkınmada öncelikli yöreler için % 10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar beyanname üzerinden indirim konusu yapılabilmektedir.

Bu çerçevede bağış yapılan derneğin kamu yararına çalışan dernek veya vakfın Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıf statüsünde olması halinde yapılan bağış veya yardım beyan edilecek gelirin/ kurum kazancının % 5’i ile sınırlı olmak üzere indirim konusu yapılabilecektir.

Bağış yapılan dernek veya vakfın kamu yararına çalışan dernek veya Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıf statüsünde olmaması halinde ise söz konusu bağış ve yardımların vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılamayacaktır.

II.6.Çalışanlara Yapılan Yardımlar

Gelir Vergisi Kanunu’na göre ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.

Kanun maddesinden anlaşılacağı üzere çalışana yapılan para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler ücret sayılmıştır. Hizmet erbabına sağlanan ayınlar para dışında kalan mal veya hizmetler iken para ile temsil edilen menfaatler konut, araç tahsisi vb. olabilmektedir.

İşveren tarafından sağlanan ayın veya para ile temsil edilen menfaatlerin doğrudan hizmet erbabının yararlanması şart değildir. Bu ayın ve menfaatlerin hizmet erbabının ailesinden birine yapılması da kafidir. Örneğin işverenin hizmet erbabının çocuğunu özel okulda okutması hizmet erbabına sağlanan ve para ile temsil edilebilen bir menfaattir. Dolayısıyla işveren tarafından ödenen okul ücretinin hizmet erbabı tarafından elde edilen net ücret kabul edilip vergilendirilmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 61’inci maddesinde belirtildiği üzere hizmet erbabına hizmet karşılığı verilen paralar dışında verilen ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler de vergi kanunların uygulanması bakımından ücret geliri kabul edilmiştir.

Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre; konut tedariki ve sair suretle sağlanan menfaatler, konutun emsal kirasına veya menfaatin emsal bedeline göre değerlenir.

Dolayısıyla yukarıda yapılan açıklamalar gereğince işveren tarafından çalışanlarına yapılan nakdi ve ayni yardımlar Gelir Vergisi Kanunu’nun uygulaması bakımından hizmet erbabına ödenen ücret olarak kabul edilmiş olup bu tutarların brüt hale çevrilerek hizmet erbabının o ayki ücret matrahına eklenmesi ve ücret geliri olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

İşverenler tarafından hizmet erbabına verilen ramazan paketi gibi ayni yardımların ise nakdi değerlerinin tespit edilerek KDV dahil tutarların brüt hale çevrilip hizmet erbabının o ayki ücret matrahına eklenmesi ve ücret geliri olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre tespit edilmesi gerekmektedir. Bu fiyatın belirlenmesinde verilen ayının işletme tarafının üretilip üretilmemesinin veya dışardan alınıp alınmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

İşverenler tarafından çalışanlarına bu şekilde yapılan nakdi ve ayni yardımlar hizmet erbabına ödenen ücret olarak kabul edileceğinden brütleştirilen bu tutarlar vergiye tabi gelirin veya kazancın tespitinde hasılattan indirilebilecektir.

3065 sayılı Kanun’un teslim sayılan halleri düzenleyen 3’üncü maddesinin (a) bendinde, vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesi, vergiye tabi malların işletme personeline ücret, prim, ikramiye, hediye, teberru gibi namlarla verilmesinin teslim sayılacağı; hizmet sayılan halleri düzenleyen 5’inci maddesinde ise vergiye tabi bir hizmetten işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılmasının ise hizmet sayılacağı belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un 27’nci maddesinde ise bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olacağı ifade edilmiştir.

Buna göre işverenler tarafından hizmet erbabına üretimi yapılan bir ürünün ayni yardım olarak verilmesi halinde ürünün ortalama satış fiyatı üzerinden KDV’nin hesaplanıp beyan edilmesi gerekmektedir.

İşveren tarafından hizmet erbabına yapılan yardımın dışardan alınması halinde KDV dahil tutarın brütleştirilip gider kaydedileceğinden bu ayni yardım dolayıyla yüklenilen KDV, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30’uncu ve 58’inci maddesi hükmü gereğince indirim konusu yapılamayacaktır. Diğer bir ifade ile işveren tarafından satın alınan ve hizmet erbabına verilen ayni yardımlar dolayısıyla ödenen katma değer vergisi indirim konusu yapılamayacaktır.

III. SONUÇ

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı dolayısıyla gerek kişiler gerekse de işletmeler ihtiyaç sahiplerine tüketime uygun gıdalardan oluşan erzak kolileri aracılığıyla yardımda bulunmaktadır. Bu yardımlar her ne kadar manevi anlamda yapılsa da işletmeler için vergisel yönü de bulunmaktadır.

Yardım amacıyla hazırlanan Ramazan kolilerine ilişkin ödenen bedellerin vergi matrahından düşürülebilmesi veya cezalı tarhiyatlarla karşılanmaması için çalışmamızda yapılan açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.

KAYNAKÇA

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
3065 sayılı KDV Kanunu

[1] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 04.05.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 40-442 sayılı özelgesi

[2] Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 9.04.2007 tarih ve B.07.1.GİB.0.40/4034-32453 sayılı yazısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir